Oruç da Acıkır
Oruç, hiç gecikmeden, yolunu şaşırmadan, tam saatinde, dinç ve genç, tarihin dinamizmini de özünde gaybın bir üfleyişi gibi taşıyarak geldi.
Oruç, hiç gecikmeden, yolunu şaşırmadan, tam saatinde, dinç ve genç, tarihin dinamizmini de özünde gaybın bir üfleyişi gibi taşıyarak geldi.
Geleneğimiz, acı çekmenin kişinin gerçeği fark etmesini ve olgunlaşmasını sağladığını söyler. Hatta insanı, acılarının toplamı olarak tanımlar. Sorun şu ki
1. Bir süredir Şeyler romanının tahliliyle uğraşıyorum. Nesne ve özne arasında tuhaf bir ilişki kuruyor Georges Perec. Birçok nesneyi renk,
“Kelimeler… Kelimeler albayım, bazı anlamlara gelmiyor.” (Tehlikeli Oyunlar, Oğuz Atay) Edebiyat, tehlikeli midir? Daha doğrusu, tehlikeli bir yüzü var mıdır?
İfşa edebiyat değildir ve şuan edebiyatın ne olduğu umurumda bile değil. Görev bilinciyle başladığım bu yazının nereye varacağı konusunda da
Şiirden önce şair vardır, denilir. Bu söz modern şiir için doğrudur. Klasik dönemde ise eser sahibinden daha fazla eserin kendisi
Hayat, şahitliktir. İnsan, öncelikle ve daima kendinin şahididir. Yaptıklarının ve yapması gerekirken yapmadıklarının zorunlu şahidi. Konuştuklarının ve sustuklarının… Bu sebeple
Ağlayarak Dillenmek İnsan doğar ve dünyaya maruz kalır. Ne zaman, nerede ve kimden doğacağına karar veremez. Edilgin ve kendi kendine
Ernest Hemingway, “Konuşmayı öğrenmek sadece iki yıl sürerken, sessiz kalabilmeyi öğrenmek altmış yıl alır.” derken haklıdır. İnsan susmayı öğrenemeden, boğazında
Mankurt, köleleştirilmiş ve zihinleri kontrol altına alınmış kimseleri ifade etmek için kullanılan bir kavram… Türk mitolojisine dayanan bir tarafı olmakla
Rivayete göre Korsikalı Napolyon Bonapart kendisine sorulan “Bir savaşı kazanmak için ne gerekir?” sorusuna kısa cevap verir “Para, para, para!”.
Rivayet o ki, Yunus Emre’nin söylediği 3000 şiir daha sonraları Molla Kâsım adında birinin eline geçmiş. Bu Molla da bir