Saat neyi ölçer, diye bir soruya muhatap olsak vereceğimiz ilk cevap haliyle zamanı ölçer olacaktır. Ama bu cevap ne kadar doğru! Mesela bir saati parçalarına ayırsak yani dişlileri, yayları, devreleri ve diğer parçalarına söksek elimizde ne kalır? Ölçtüğü zamanı görebilir miyiz? Tabii ki hayır. O halde saat zamanı ölçer derken aslında değişimi ölçtüğünü kastederiz.
Zamanın, zaten değişimin ölçümü olarak tanımlandığını düşündüğümüzde sorunun cevabına bir nebze olsun yaklaşmış oluruz. Çünkü zamanın ne olduğunu ifade etmek hiç de kolay değil. İlk başta zamanın fiziksel bir şey olmadığını bilakis insan zihnin ürettiği bir kavram olduğunu söyleyebiliriz. İnsanın kendisinin ve çevresindekilerin değişimini anlamlandırmak üzere başvurduğu bir kavram.
Saat aslında bir döngüdür. Tekrardan ibarettir. Kum saatini düşündüğümüzde, demek istediğim anlaşılır. Kum tanelerinin düşmesi düzenli olarak gerçekleşiyor ve ölçülen de bu düzen. Yani değişimin düzeni. O halde saat, bir ölçüm standardı oluşturuyor, görevi bundan ibaret. Saat bir düzenek. Zamanın kendisi değil, geçişini (değişim hareketini) ölçen ve böylece bizim hem değişimi görme hem de anlamlandırmamızı sağlayan bir düzenek… Zamandaki sürekliliği bu şekilde fark eder ve sayısal olarak ifade edebiliriz.
Saatin insan tarafından algılanması da özneldir. Psikolojimiz saatin algılanmasına etki eder. Mutluyken zamanın çabucak geçtiğini ama mutsuzken çok yavaş aktığını sanırız. Hâlbuki bir saat, her zaman altmış dakikan ibaret ve insan psikolojisinden bağımsızıdır. İnsanın, zamanın yavaş yahut hızlı aktığını hissetmesi, zamanın akış hızını gerçekte değiştirmez.
Madem öyle soruyu biraz değiştirelim, eğer saat olmasaydı zaman var olur muydu? Yahut şöyle de sorabilirim; zamanın varlık şartı saat midir? Elbette değildir ama insanlık olarak şu an elimizdeki alet bu. Madem değişim devam ediyor, zaman var demektir. Eğer saat olmasaydı, büyük ihtimal değişimi ölçecek başka bir alet bulacaktık. Böylece hissettiğimiz değişimi anlamlandırabilecektik. Anlamlandırmak ise insani bir şey. İnsanın, doğal olarak bilme isteğinin bir sonucu. Bilmek içinse tanımlara ihtiyacımız var. Yani sınırlara. Sınırlar sayesinde farklı şeyleri biliyor ve anlam dünyamızda yer edindiriyoruz.
Açıkçası zaman, fiziksel bir şey olmadığı için varlığı her zaman tartışılmıştır. İnsan, acizliği sebebiyle zaman denen mefhuma ihtiyaç duyuyor ve bu sebeple tüm insanlar arasında kabul edilen bir kavram haline geliyor. Kısacası insan, zayıf ve sınırlı bir varlık, daha açık ifadeyle ölümlü varlık olması sebebiyle zamana ihtiyaç duyuyor. Değişimin farkında olmak, değişimin varlığını kanıtlıyor. Değişen bir beden, zihin, kalp ve dünyaya sahip olmak, ister istemez değişimi önemli kılıyor ve bu sebeple onu ölçmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla zamanın arkasında insanın acizliği göz kırpıyor.
Her ne kadar eşya eskiyor ve dünya yaşlanıyor olsa da bunun farkına varan sadece insandır. Eşyanın eskidiğinin farkına varan insan, kendinin de değiştiğinin bilincindedir. İşte bu bilinç, saatin varlık sebebidir. Çünkü asıl olan insandır. İnsanın var olmasıdır. Madem bu var oluş bir gün son bulmaktadır, o halde onu ölçerek belli bir güvene kavuşma isteği son derece doğaldır. İnsan her ne kadar ölümden korksa ve hatta onu hatırlamak istemese bile yine de onun varlığını kabullenmek zorundadır. İşte saat, insanın ölümlü bir varlık olduğunu kabul etmesinin bir tezahürüdür. Ölümü kendine yakıştırmak istemese de.
Saat neyi ölçer sorusunu biraz değiştirip, insan saat ile neyi ölçer, diye sorduğumuzda sanırım peşinde olduğumuz cevap, yüzündeki bir peçeyi daha açacaktır. Öncelikle insan bekleyişlerini, hüzünlerini ölçer. Sarıldığı kederi, üstüne örttüğü ayrılık acılarını ve dahi yalnızlığını ölçer. Ama mutluluğu ölçmeyi asla istemez. Çünkü mutluyken insan başka hiçbir şeye ihtiyaç duymaz. Mutluluk, kendisi sebebiyle istenen bir şeydir. Tüm diğer istekler, mutluluk için istenir. İnsan kendi duygularını, hallerini, değişimlerini ölçmek ister. Acı ve ıstırap içindeyken, mutluluğun ne zaman yüzünü göstereceğini düşünür ve bu sebeple mutluluğun öncesini ölçer. Ölçtükçe sıkıntı ve çilenin azalacağını umut eder.
Dakika, saat, gün, hafta, ay ve son olarak yıllarını ölçen insan aslında zamanı değil zamandaki kendini, akıştaki ben’ini ölçer. Ben’inin değişim ve dönüşümlerini görmek, kendi bütünlüğünde bir yere oturtmak ister. Değişerek ve dönüşerek olacağı kişiyi olmadan önce tahmin etmek ister. Her haliyle insan ne isterse ben’i için ister.
Sulhi Ceylan