Unutulmuş Eşya Bürosu
Uzunca bir yol. Yolun alt tarafı numunelik bir boşluğa bakıyor. Bu alanda öteye beriye serpiştirilmiş irili ufaklı ağaçlar var. Kimi
Uzunca bir yol. Yolun alt tarafı numunelik bir boşluğa bakıyor. Bu alanda öteye beriye serpiştirilmiş irili ufaklı ağaçlar var. Kimi
Bachelard, mekânın zaman ve zihin tarafından, dil aracılığıyla nasıl doldurulduğunu, bir biçimde kalıplaştığını ya da katılaştırıldığını analiz eder Mekânın Poetikası
İçi içine sığmayan bir adam. Anlaşılan güzel bir haber almış. Az ötesinde karalar bağlamış oturan bir başkası. Evet ona göre
Yolculuğunun on dört bin altı yüz onuncu günü. Henüz başına o kıymık gibi batan tuhaf ağrıların saati değil. Acıkmamış olan
Gerçekliğin ne olduğuna dair birçok insanın bir fikri vardır. Yalın, görünür, aklımızı kurcalayan haliyle aslında çok da fazla izaha muhtaç
Düzensiz bir çarşının kıyı bir yerinde çömelmiş duran çocuğun anlattıklarından önce gayet kendinde ve çevresine hâkim bir adam, ne oldu
Çok uzun zamandır onu izliyor. Başından geçenleri de görüyor mu? Sanmam. Hemen her gün yüz yüze geldiği bir takım durumların
Söze, anlatının insan için ne ifade ettiğinden başlamak gerekse de ben insanın anlatılar ve yeni gerçeklik denemeleri saydığım kurmacalar için
İçinde bulunduğumuz dönem, teknolojiden sanata, edebiyattan ekonomiye; insan ilişkilerinden toplum düzenine kadar birçok başlığı yeniden tanzim ediyor. Bugün gelinen noktadan
Gece yarısı. Ayağına doğru bir soğukluktur sokulmuş; ağır ağır onu huzursuzluğuna taşıyacak olan o biricik evhamlarından biri daha çıkagelecek ve
Hikâyeler insanın mağarasıdır. Yaşadıklarımızın bir değeri, dikkate alınacak bir tarafı var mı? Hemen söyleyelim, yok! Olması için uğraşanlar yok mu?
Hikayeyi okumak için: Bugün Sizlere Suzan’dan Bahsedeceğim