Çorak Cumartesi
05.30 Uzun zaman sonra ilk defa evden erken çıkıyorum. Sokaklar bomboş, ıssız, sâkin. Ruhlarımızı değil, bir ceset torbası gibi bedenlerimizi
05.30 Uzun zaman sonra ilk defa evden erken çıkıyorum. Sokaklar bomboş, ıssız, sâkin. Ruhlarımızı değil, bir ceset torbası gibi bedenlerimizi
Güneş kalemimin üzerine doğarken, hikâye karakterimle barış imzalamanın derdine düşüyorum. Ben onu, çekip gitse ardından su dökecek birisinin bulunmayacağı, ölse
Edebifikir okurları için, yazarlarımızla yazı ve hayat merkezinde samimi bir hasbihal gerçekleştirmeye devam ediyoruz. “Yazarlarımızla Hasbihal” serimizin onuncu konuğu Celal
07.00 Uyanır uyanmaz telefonuma bakıyorum. Bir beklentim olduğundan değil, kötü bir alışkanlık. “Hayret” diyorum kendi kendime. “Hiç cuma mesajı atan
Sevgili Okur… Küçücük bir tohumdum. Filizlenip toprağı yararak başımı güneşe göstermiştim. Yaşadığım orman bol yağmur aldığı için köklerimi iyice toprağa
Yahyâ, yıllardır tam olarak nihayete ermeyen ve hiçbir zaman da derinleşmeyen bir hüzünle yaşıyor ve o hüznün bir parçasıyla sana
Çırak Bütün angarya işleri yapmama rağmen en az maaşı ben alıyorum. Yerleri süpür, Umut. Tuvaletleri yıka, Umut. Makinelerin yağını sil,
Edebifikir, bu kez sayfalarını Sâdî Şirâzî’ye açıyor. Yazarlarımız, kaleme aldığı eserlerle yedi yüz yılı aşkın bir süredir gündemden düşmeyen, kendisini
Yahyâ, yapıp ettiğimiz şeylerin anlamına dair bir misalle başlamak istiyorum. Haftada bir buluşup sohbet ettiğimiz bir arkadaşım her defasında mekân
Yahyâ, altı yıl evvel uzun bir yolculuğa çıkmıştım. Yirmi saatlik bir otobüs yolculuğuydu bu ama yorucu bir tarafına hiç denk
“Yenilgi Nedir?” dosyamızın altıncı yazısını Celal Kuru yazdı.*** 12-13 Galatasaray taraftarı olmama rağmen, Anadolu takımları ile oynarken, zayıf olanın yanında