Arkadaş
tam iki üç dört bin yıldır güvenli bir yer arıyorum kendime oraya buraya şuraya bakıyorum durmadan arıyorum hayır, burada da
Öğrendik dünyayı gittin gideli Ahirete ömrüm intizar oldu Hasreti vuslata bağlamak nasıl Kavuşmaya ahım bergüzar oldu Derdi raptederdim ahu gönlüne
Müstear isimli birkaç yurttaş toplanmış keskin ve kanlı bakışlarla sekilenmiş Şu pirinç tarlasına bakıp anlatmaya başladıklarında gözleri doluyordu Vietnam’dan nobel
1990’ın ocak ayı kanlı başladı 7.65’lik barettanın bir kaplumbağa türü olmadığını anneme kanıtladım gazete kuponlarıyla kahır toplayan kadınların derdi başından
seni sıkıca saranda bir hasret tahmin ediyorum ne güzel espri, çölün ortasında büyürken yüzmeyi öğrenmen fil titrer ve dünyayı sana
Hiçbir fikrim yok hangi evrendesin Karşı karşıya kaldığım zulmet beni tetikliyor Sancılı baş ağrılarına rastlanıyor mu bilmiyorum rasathanelerde Stres kaynaklı
İSRAİL BAŞBAKANI İZAK ŞAMİR, 28 NİSAN 1988’DE MECLİS KÜRSÜSÜNE ÇIKIP “YÜRÜYENLER EĞRETİ SÖZLER ARASINDA” ADLI ŞİİRİNDEN SÖZ EDEREK MAHMUD DERVİŞ’İ
Sıkıldım, Bir hayali hakikat rengine boyamaktan. Bir günah bekçisiyim, itiraf ediyorum: Giyinirim umutsuzların günahlarını, Karartmak için ruhumu. Dilimde yasak elmanın
Kendini bil! Bu bir emir, unutma! İçimde pek çok Kanlı fotoğraf çektim. Bulamadım, Kendimden çıkan hafriyatta bil’i. Ne kadar saat
Şeytan, her nasıl yüz bulduysa, Tanrının huzuruna çıktı “Ey Tanrımız, dedi, “Ben görevimi yaptım, işler eskisi gibi zor değil; Uygun