Ayık Deniz

Başımı alıp, pare pare köpüklü başımı; uzaklara, daha önce hiç bilinmeyen, bilinemeyecek yerlere gidiyorum. Sabah güneşini, yüzünde gölgeler dolaşan taze

Tivitır Şevket

Hamza abi evlendiğinden beri mahalleliye küsmüştüm. Başka bir semtte bulduğum işe yetişmek için sabahın köründe, ilk dolmuşla mahalleden çıkıyor; iş

Muhayyel Mektup – 2

çekip gidiyorum, çıkıp gittiğim bütün şehirlerden. günün ilk ışıkları, asfalt ve tarlalara düşen otobüs gölgesi… uzayıp kısalan otobüs gölgesi… susamış

Muhayyel Mektup – 1

henüz küçük bir çocuktum. küçük bir çocuktum ırmağın kenarında. büyük bir kayanın üzerinde dolaşıp duruyordum gecenin karanlığında. kadınlar… köyün kadınları

Cinnet Yahut Levvâme

Odasında dönüp duruyordu. Aynanın karşısına gelince durdu. Bakışlarını yüzünde gezdirdi. Alnında, şakaklarında, burnunda, dudaklarında bir mana aradı. Bulamadı. Tekrar tekrar

Seçim Şarkısı

Fotoğraf: Ara Güler Üç tekerlekli arabasıyla aheste aheste gelen bu tatlıcı; özbeöz İstanbulludur. Adı Cemil. Hâlâ Eyüp’teki dededen kalma evinde

Kafe Mary

Duraklara geldiler. Dolmuşlara doldular. Metrolara bindiler. İnsanlar tıklım tıklım. İnsanlar süklüm büklüm. İnsanlar ki tanrıları ceplerinde… Tanrıları kalplerinde ve başlarının

Ankara Seni Bulsun!

Yazıyı Allah’a vasıl olmak adına bir araç olarak gören ve görmeyen insanlar için iletişim iki yönlüdür. İlki, “iyi hissetmek” için

Nazar Ber-Kadem

Başını kaldırıp baktı; şeyhi önünde yürüyordu. Bakışlarını usulca ayakkabılarının ucuna indirdi. Gönlü huzurla dolmuştu. Çaycı Ali’nin gözleri her ne kadar

Hamza Abi

– Hamza abin, evleniyormuş. – İnanmam! – Bütün mahalle konuşuyor. – Mümkün değil… Annemi mutfakta bırakıp dışarı çıktım, doğruca dergâha

Zehirli Çiçek

Mor Diken: -… canları cehenneme! Kraliyet Yüksek Sözcüsü: – Emredersiniz Kraliçem! Baylar! Yeni Kıta’yı ele geçirin. Özgürlük isteyenlerin başına ödül

Göç!

ı. Âlemin ruhu ruhuma değdi. Çünkü henüz çocuktum ve kalbim temizdi. Kalbim temizdi çünkü güneşte ve ırmakta yıkanmıştı. Ipıslak elbiselerle,

Kuyu ya da Bir Düş!

“Ene’l-Hakk” diyerek sıçradı uykusundan… Kan ter içinde kalmıştı. Sessizce odasından çıkıp bahçedeki kuyunun başına gitti. Ayakları çıplaktı. Üşüdü. Kollarını kenetlemişti.

Dön/üş/üm!

  “Gurbet beni muttasıl çekiyordu kendine…    Yol, hep yol, daima yol…”F. N. Çamlıbel I. Elimde bavul, bahçe kapısının eşiğinde kalakaldım…