Dön/üş/üm!
“Gurbet beni muttasıl çekiyordu kendine… Yol, hep yol, daima yol…”F. N. Çamlıbel I. Elimde bavul, bahçe kapısının eşiğinde kalakaldım…
“Gurbet beni muttasıl çekiyordu kendine… Yol, hep yol, daima yol…”F. N. Çamlıbel I. Elimde bavul, bahçe kapısının eşiğinde kalakaldım…
Elif. “Beklemek dosyası” için hazırladığım yazıya, on gündür takdim yazmaya çalışıyorum. Çünkü hazırladığım yazı, kendi içinde, bir bütünlük taşımıyor gibi
Sen şimdi git, çünkü hep bende kalacaksın! Yolun düşerse Beşiktaş’a, Yahya Efendi hazretlerinin türbesine uğra. Elini bağla, başını eğ, içeri
Mektubunu aldım. Sevindim. Fakat hemen akabinde kızdım. Daha doğrusu kızgınlığımı hatırladım. Duygular hatırlanır mı? Ben hatırlarım! Biliyorsun. Kızdım, çünkü habersiz
İkindi sonrası, oturduğu kapı eşiğinde dalıp gitmişti ana. Artık yalnız değildi, gönlü hep bir acıyla, gözü hep bir hayalle doluydu.
Bundan kırk küsur sene evvel, askerden yeni gelmiş, henüz bir iş tutmamış, evlenmemiştim… Arkadaşlarla -bir iki gündür gidip geldiğim- mahallenin
“Cân-ı cânân-ı güzîn aşkınaSer-î serdâr-ı azîm aşkınaHayy’dır Allah!” Daldı Mihail. Daldı yine derinlere. Hangi gazavâtı dinlerken dalıp gitmedi ki uzaklara…
“Çiçekli gelinlik” dedi, Mahsun kendi kendine. Ormanların ve dağların içinde kalan bu tepe, tersine dönmüş bir huniye benziyordu. Zirvesindeki kaya