Elma ağacı tatlı tatlı güneş ışıklarını emerken, çocuk balkonda, minderin üstüne oturmuş, annesinin eline tutuşturduğu ekmeği ısırdıktan sonra üstüne sütünü içiyordu.. Biraz sonra bir kuş gelip ağaca kondu, çocuk ayağa kalkıp korkuluğa yaklaştı. Elindeki ekmek parçasını aşağı attı. Ağaçtan havalanan kuş, boşlukta bir kaç tur attıktan sonra yerdeki ekmeği buldu, çocuk güldü…
Güneş yükseldi, ağaç ısındı, kuş doydu, çocuk sevindi.
Az sonra ağacın altında iki adam belirdi, çocuk gördü. Adamlar sırayla ağacın gövdesine baltayla vurmaya başladılar, çocuk titredi. Yolun kenarında duran takım elbiseli müteahhit, ağacı kesmeye çalışan işçilerine seslendi. Adamlar hızlıca patrona doğru yöneldiler. Çocuk koşarak annesine gitti. Eteğinden çekiştirerek balkona çıkardı. Eliyle ağacı gösterip anlamlı sesler çıkardı! Kadın anlamadı! Dünya kadar işi vardı! Çocuğu öpüp içeri gitti. İki işçi geri dönüp daha hızlı çalışmaya başladılar. Her balta inişinde ağaç sarsıldı, çocuk bağırmak, onları durdurmak istedi, kimse duymadı! Çırpındı ama kimse görmedi. Baltalar ağacın gövdesine durmadan inip kalktı. Ağaç titredi. Yüzlerce çiçek birden döküldü. Çocuğun gözlerinden yaşlar boşandı.
Hırsından bağır bağır bağırmak, işçileri durdurmak istedi. Parmaklıklara tırmandı, beline kadar balkondan sarktı, yine de gören olmadı.
O gün, kocaman bir elma ağacı, binlerce çiçekle beraber arsanın ortasına sessizce yıkıldı; yedinci katın balkonundan dilsiz bir çocuk yere düştü.
Tahir Tarık Balıkçı
2 Yorum