Kuruntu Durağı

07.04

Yine kötü bir gün. Durağa geleli iki ya da üç dakika oldu. Tahminlerime ve sevimsiz bir arayüze sahip mobil uygulamanın verilerine göre otobüs yedi dakika sonra durakta olacak.

Güzel giyimli ve kültürlü olduğunu düşündüğüm kaytan bıyık, resmi dairedeki işlerini erkenden çözmek isteyen yaşlı karı koca, yeşil ve kırmızı renk kombiniyle günüme güzellik katan ergen birey, sabah namazını camide kılıp ardından bir cüz Kur’an okumuş ve kuvvetle muhtemel ileri yaşına rağmen hâlâ çalışan hacı amca, İngilizce öğretmeni kılıklı bir hanımefendi, sabahın bu saatinde arsa muhabbeti yapan orta yaşlı iki adam ve ben toplamda dokuz kişiyiz.

Yeni uyanmış zombiler gibi önümüzden tek tük geçen araçları seyrediyoruz. İçimden, keşke ben de özel aracımla gidebilsem diyorum. Tabii önce aracımın olması gerek. Diğer dava arkadaşlarım da benimle aynı fikirdeler bence. Biz de isteriz şöyle simsiyah lüks bir araç bizi evimizin önünden alsın ya da hepimizin bir aracı olsun ama biliyoruz ki nasibimiz bizi bu tür şeylerle şımartmak yerine küçük sürprizlerle mutlu olmaya zorluyor. Ya da ne bileyim, belki de nasibimizde şaşalı bir hayata alışınca bozulmak vardır. Bu kötü tabii. Fakat biz, para bizi bozmaz be oğlum, diyen insanlardanız ve paranın bizi bozacağından şüphem yok. En azından beni…

07.08

Dört dakika daha geçti. Artık köşeyi dönen her otobüste acaba benim otobüsüm mü diye bir beklenti içine girme zamanı. Bir yandan da boş koltuk varsa bana yer kalır mı diye merak içindeyim. Duraktaki herkes köşeye bakıyor. Benim otobüs de ha geldi ha gelecek. Ter kokuları arasında sıkış tepiş bir yolculuk daha yapacağız ama olsun, tahammül sınırlarımızı genişleten bu durağı kanımızın son damlasına kadar savunacağız.

07.14

Neden gelmedi bu hâlâ? Acaba kaza falan mı yaptı? Yok canım ne kazası. Az sonra şu köşeden salına salına gelir. Bu otobüsler “Çekil ulan velet” edasıyla gidiyor yolda, insan yanına yaklaşmaya korkuyor, vallahi. Trafiğe falan takılmıştır, kuruntuya gerek yok. Belki de ‘şekerim’ diye konuşan bir kadın, şoförün sinir uçlarıyla oynayıp bir arbedeye sebep olmuştur. Her şey mümkün…

07.21

Yavaştan homurtular başladı. İngilizce öğretmenimiz saatine bakarak öfleyip pöflüyor ha bire. Hacı amcam da üşüdü galiba, garibim. Ama onun içinde içlik vardır illa ki. Yani ihmal ettiyse tam bir yaşlı olamamış demektir. Kaytan bıyık bana bakıp ağzında bir şeyler geveliyor. Satacağı tarlaya kıymet biçen iki üst düzey yatırım danışmanından biri sigara yakıyor. Sigara yakınca otobüsün geleceği tutar çünkü, haklı. Ergenciğim ise kulaklığıyla dinlediği müziğin sözlerini anlamadan otobüsün geç kalışını sorguluyor gibi.

07.25

Kaytan bıyığın rahatsız edici bakışları artık meyvesini vermeli. Neden bakıyor olabilir? Birine falan mı benzetti beni? Ya da eski sınıf arkadaşlarımdan biri mi? Ne bakıyorsun birader, mi desem şuna, yoksa aman umrumda değilsin tarzı birkaç hareket mi yapsam? Hiçbir otobüsün gelmemesinden beni sorumlu tutuyor olabilir mi? Haha, ne kadar komiksin Kaytan bıyık! Bakma öyle bana, ben de herkes gibi erkenden kalkıp durağa geldim. Senden bir farkım yok. Aslında senden üç dört gömlek üstünüm de neyse… Hem benimle ne ilgisi olabilir, otobüsü ben kullanmıyorum yani bunun farkındasındır bence.

07.33

Hasbunallaaah… Hadi bir otobüs geç kalır, iki, üç ama hepsi mi geç kalır be mübarek! İyice huysuzlandık, bir an önce gelmelisin sevgili şoför ve tebaası. Artık ayakta gitmeye bile razıyım, yeter ki gel. Dur bi dakikaaa. Bu yaşlı karı koca da bana bakıyor. Bu bakışı tanıyorum ben, Kaytaaaannnn! Zehrini saldın değil mi bu ihtiyarlara. Güzel giyimli ve kültürlü olduğuna aldanmamalıymışım. Bakışlarındaki imadan hiç haz etmedim zaten senin.

İhtiyarların da bana bakması bir miktar ürküttü beni. Gerçekten benim yüzümden mi gelmiyor otobüsler? Ya hu neden sorumlusu ben olayım. Bana ne canım, beklemek istemeyen taksi çevirir gider. Ben bunca senelik durak tecrübemi bir kaytan iki ihtiyara yedirecek değilim. Bu safı terk etmeyeceğim.

07.42

Geçen her dakika aleyhime işliyor. Duraktakiler çoktan volta atmaya başladı. Kaytan’ın pis bakışları âdeta bir örgütlenmenin fitilini ateşledi. Otobüs biraz daha gelmezse birinin sakat kalacağını ve bu durağın mühürleneceğini şimdiden ilan etmek istiyorum. Çünkü şu ergen bile gözlerini kısıp sol kaşını yukarı kaldırmış bana bakıyor. Aman duymasın. Duyarsa “Tabii ya, ‘ergen bile’ diyerek ötekileştirdiğiniz gençlerin sizin önünüzü keseceğinden korkuyorsunuz. Sizden akıllıyız diye ödünüz kopuyor. Z kuşağı gümbür gümbür geliyor dayııı. Tüm tabuları yıkmaya geliyoruz” narası atacağından şüphem yok. Sen de geleceksen gel be kardeşim!

07.49

Yok yok kesin benim yüzümden gelmiyor otobüs. Baksana, benden sonra bırak otobüsü bir Allah’ın kulu gelmedi durağa. Her an kavga çıkacakmış havası hâkim ve bu kavgada güme giden tek kişi ben olacağım. Korkma be oğlum, öldürecek değiller herhâlde. Hem ellerinde bir kanıt yok benim suçlu olduğuma dair. Diyelim ki sadece dövdüler, dava açar rahatlıkla delil yetersizliğinden mahkemelerde süründürürüm onları. Hadi ordan Kaytan! Seni tekte yerim de şu nur yüzlü hacıya dua et. Boş çerçeve seni…

07.56

Yüzleri giderek kızaran durak sakinleri beni kıskaca alacak gibi fırsat kollamaya başladı. İhtiyarlar hiç duymadığım hakaretleri suratıma fırlatmak için sabırsız. Ergenin kondisyonu yerinde. Hacı amcam ise cebinden çıkardığı doksan dokuzluk tesbihi çevirerek bana bir şeyler demek istiyor. Ne demek istiyorsun hacı amca? Son duamı mı etmeliyim? Vay be hacı amca, sen de mi…

Yeterince psikolojik baskı altında kaldım. Ufaktan tüysem iyi olacak. Peki tüysem ne yapacağım? Taksiyle gitme fikri brüt maaşımın günlük oranda kazandığım miktarını cebime girmeden önce yiyeceği için bunu yapamam. Diğer alternatifler bundan daha beter diye baştan eliyorum. Otostop çeksem beni götürecek olan hayırseverin güven telkin edip etmediğine bakmak lâzım. En iyisi biraz daha bekleyeyim.

07.58

Musibet herifin tekiyim. Şu kadar insanın hakkına girdiğime mi yanayım yoksa işe geç kaldığım için bir çuval laf yiyeceğime mi? Neyin cezasını ödüyorsun kim bilir. Dün berberin çırağını terslemiştim, ondan sebep mi acaba? Almayacaktın oğlum sabinin âhını, bak gör işte. Bu vebal peşini bırakmaz ömrü billah.

07.59

Yıldırma politikalarına aralıksız devam eden Durak Örgütü’nün bakışları hâlâ yüzümü tokatlıyor. Bir an önce seçim yapmam gerek. Sağlam bir dayak mı, cebimdeki son iki yüz lira mı? Aha! Kaytan yerdeki çantasını kaldırdı, kesin kafamda parçalayacak. Örgütünü tek bir işaretle harekete geçirdi bu çanta hamlesi. İngilizce öğretmenimiz elini çantasının içine daldırdı, muhtemel ki biber gazı çıkaracak. Eyvaaah… O nur yüzlü hacı amca çakısını arıyor galiba. İki yatırımcı ise dünya malından ümidini kesmiş gibi bana yöneldi. Suratım az sonra kevgire dönecek. Ergenciğim sen de tweet at tamam mı?

Üzerime doğru geliyorlar. Daha fazla bekleyemem. Yürü hadi yürü “Taksiiii… Kurban olayım abi, sür sür sür…” Oh, onları beklemedikleri şekilde saf dışı ettim. Korkulur benden yeminle, şimdi keyfim geldi bak, şükürler olsun. Arabanın arka camından acaba peşimden koşuyorlar mı, diye bakarken Kaytan’ın otobüse binişini izliyorum şu an.

N. Cihan Karakurt 

DİĞER YAZILAR

3 Yorum

  • Ferhan , 28/05/2022

    Gittiğin yoldan sapmamak ve sabır göstermek gerekir. Bunu yaparken Ben duygusundan uzak kalarak. Yoksa yine şaşar ve Kaytan’ın otobüse sende izliyor olursun. Vesselam

  • Space X , 10/05/2022

    Bu yazıdan sonra Elon Musk Edebifikir’i satın almaya karar verir…

  • Son Durak XI , 10/05/2022

    Durakta beklemek pişmanlık. Araba pahalı. Para yok. Yapacak bir şey de yok. O zaman durakta beklemeye devam.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir