Leyla! Neredesin?
Nice bir zaman dolaştım avare, şaşkın… sahiller boyu… yosun kokusu… istiridye kabuğu… kırık dökük balıkçı tekneleri… eski mehtap sefalarının yerinde yeller esiyor! Fakat hiçbiri, hiç biri değil! Yalnız senin, senin kokun, yalnız aradığım o! Hiç değilse gel rüyalarıma dokun!
Sarmaşık sarmalamış, iki yanı, patika bir yolda. Bir etek hışırtısı peşinden dağlara tırmandım. Hiç bir dağın şahikasında seni bulamadım, hep bir hayalin ardından koştum: Seni zirvelerde kaybettim, yapayalnız vadilerde kaldım.
Leyla! Neredesin?
Çöl senin ellerindir. İşte avucundayım kıskıvrak. Beni gündüz kavurursun, gece kum fırtınasıyla dört bir yana savurursun. Toz toz tepelerde biriktim, tel tel çıkrıklarda.
Hâlbuki gece senin saçlarındır, bir kerecik olsun usulca koynuma bırak. Bırak ki gönlüm teselli bulsun.
Leyla! Neredesin? Gözlerin nerde?
Gözlerin hudutsuz ummanda bir çöl!
Gözlerin uçsuz bucaksız çölde bir çift kuyu!
Gözlerin kuyularda saklı büyük bir dağ!
Gözlerin dağların doruklarında şavkıyan ay!
Leyla! Neredesin?
Bezm-i Elest’ten beri seni arıyorum. Gâh yılkı atlarının yelelerinde saçlarını buldum, asırlar süren bir koşuda boynuna sarıldım durdum.
Gâh derin kuyulardan sesini duydum, kırk gün kırk gece sarktım kaldım.
Gâh bir nilüferdin berrak göllerde.
Gâh bir vahaydın pıtraklı çöllerde.
Yandım, piştim, kavruldum!
Sana gelen yollarda seni kaybettim, kendimi buldum!
Ey şimdi her şafakta altı yönden gelen ses!
Ey ezelden beridir ruhumu çağıran kutsi nefes!
Ey bir damla suda uçsuz bucaksız çöller yaratan!
Ey bir toz tanesinde kıyısız denizler kaynatan!
Ey gerçek Leyla!
Ey gerçek mecnun!
Zincire vurulmuş kölenim. Bu dağ başında uzlete çekilmiş kıtmirinim.
Görünmez bir kementle bağlanmışım. Ezelde nurunla damgalanmışım!
Ey dava!
Ey davacı!
Ey davalı!
Ey dert ve ey derman!
Bütün manaların kendisinde toplandığı zat! Biricik ve tek!
İşte iki yakam kudret elinde! Huzurundayım!
Leyla öldü! Artık senin kapındayım!
Tahir Tarık Balıkçı
1 Yorum