Kelimelerin Çaresizliği

İnsan, elde etmek istediği amaçlarla, bu amaçlara ulaşmak için başvurduğu araçlar arasında mekik dokuyan, nihayetinde ise elinde yalnızca araçların kaldığı bir varlık… Her ulaşılan amaç bir sonrakini işaret eder ve bu sebeple koşturmaca devam eder. Bazen amaçları unutup araçların peşinde buluruz kendimizi… Aracın çekiciliği, amacı unutturup kendisiyle sarhoş olmamızı sağlar. Her hâlükârda amaç ve araç dengesini sağlamak güçlü bir irade ve iyi bir niyete muhtaç.

Kelimeler de bir araç… Anlama ulaşmanın aracı… Anlam, kendini kelime kabında bize sunar. Dolayısıyla bir kelimeden diğerine giderken aslında anlamın peşi sıra yürümüş oluruz. Anlam ile yüz yüze görüşmek için kelimelerin üzerindeki örtüleri kaldırmaya uğraşır ve bu sayede anlamın zihin dünyamızda yer etmesini sağlarız. Kelimeler ise anlamın hamallığını yapmaktan son derece memnun. Sonuçta anlam, kelimenin ötesinde ve hatta onun ufkunda seyreden bir gerçeklik… Her bir kelimenin rüyası büyüyünce anlama dönüşmek olmalı. Harfin rüyası kelime olmaksa, haliyle kelimenin rüyası da anlama dönüşüp bir zihinde yer etmektir. Ve hatta tüm çabası bunun için olsa gerek.

Bilge Chuang Tzu, kelimelerin, anlamı tam olarak ifade etme noktasında yetersiz kalmasının acısını yüreğinin derinlerinde hissettiğinden olsa gerek; “Kelimeler anlamı yakalamak için kullanılır, ama yakalandıktan sonra kelimeler unutulabilir. Keşke kelimeleri unutan birini bulsaydım da onunla muhabbet etseydim” der ve kendince sessizliğin diline saygısını sunup kelimeler olmadan konuşmanın imkânına işaret eder. Sessizliğin dili…

İnsani tecrübelerimizin kelimeleri aşkın bir yönü var. Duygu ve sezgilerimizi anlatmakta kelimeler yetersiz ve hatta cılız kalır, yaşadığımız tecrübeleri tam olarak dışa vuramazlar. Daha doğrusu kelime, anlamın ağırlığı altında ezilir ve yere çökmek zorunda kalır. Anlamı idrak etmiş biri içinse, araç olan kelime görevini tamamlamış demektir ki bu da artık ona ihtiyacı olmadığının işaretidir. Sonuçta araç, amaca hizmet için varlık sahnesinde gövde gösterir. Çünkü kelimeler “şey” (anlam) değildir, sadece anlama işaret eden elçilerdir. Tamam kelimeler; nesneleri, kavramları temsil eder ama sadece araç olarak temsil eder. İşaret ettiği an görevi sona erer ve assolist olan anlam sahneyi tamamen doldurur.

Çinli bilge, gerçeğin kelimeye sığmayacağını, kelime denen evin anlamı içine tam manasıyla alamayacağını ve dilin ötesinde de tecrübe edilenlerin olduğunu anlatmak ister ve bunu unutmak istediği kelimelerle yapar. Çünkü muhatapları yani biz, dilin üstüne çıkamamış, kelimelerin boyunduruğundan kurtulamamış durumdayız. Bu sebeple anlama ulaşmak için tek sermayemiz olan kelimelere su gibi ihtiyacımız var. Fakat bunun da bir sınırı olmalı değil mi? Bu sınırın varlığını ise kelimenin kendisinden kaynaklanır. Çünkü her kelime taşıdığı anlama nispetle nakıstır. Her anlam, içine girdiği kelime tarafından sınırlanır. Buna rağmen kelimelere çakılı kalmak ve her anlamı tamamıyla ifade edebildiklerini iddia etmek ise, kelime fetişizminden başka bir şey değil. Kelimelerin güzelliğine takılıp özden mahrum kalmak, aracın amaç haline gelmesidir ki bu öncelikle kelimeye yapılan adaletsizliktir. Bu adaletsizliğin sonucu ise anlamın buharlaşmasıdır.

Derinlikli bir sessizliğin rüyasını göremeyen bizler için kelimeler dünyası son derece cazip… Ama kelimelerin bir araç olduğunu, esas olanın anlama ulaşmak olduğunu da unutmamak gerekir. İnsan ise ziyadesiyle unutkan bir varlık. Ulaşmak istediği amaçlara giden yolun zorluğu sebebiyle, araçları, bile isteye amaç haline getirip yürüyüşüne devam eder. Bu durumdan ise olsa olsa sadece kelimeler memnun sanırım. İlgiyi sürekli üstlerinde tutan ve anlam olma rüyasına erişememenin acısını insanların bu ilgisiyle unutmaya çalışan kelimeler! Sözün özü, kelimeler sırtlandığı anlamın bir zihinde yer etmesini sağlayan aracılardan ibarettir. Anlam ise, kelimelerin işaret ettiği hakikatler… Anlamın özgürlüğe ermesi de zihinde yer bulup yeni anlamlara kanatlanması ile mümkün.

Fakat Çinli bilge yanılmış da olabilir. Kelime, anlamın çocuğu olabilir. Kelime ve anlam ayrılmaz bir bütün ve dahi birbirini tamamlayan iki eş de olabilir. Hatta anlamın ortaya çıkması ve varlığını devam ettirmesi kelime kabında vücut bulmasıyla da olabilir. Daha da ilerleyip anlamın, kelime sayesinde zihinlerde yer edebileceğini ve yine kelime sayesinde dilden dile dolaşıp yeni anlamlara gebe olabileceğini de söyleyebiliriz. Seçenekler çoğaltılabilir ve emin olduğumuz bir gerçek var; hiçbir araç amacın yerini dolduramaz. İnsan ise gerektiğinde araçlara amaç muamelesi yapmaktan hiç de gocunmaz. Çünkü özneyken nesne durumuna rahatlıkla düşebilir!

Sulhi Ceylan

 

 

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir