Ben Yaşıyorum, Beni Duyan Yok Mu?
Bugün 100. yaşıma girdim. Dile kolay bir asırdır yaşıyordum. Onca yıl kaldığım bu mahallede benim gibi pek çoğunu görmek
Bugün 100. yaşıma girdim. Dile kolay bir asırdır yaşıyordum. Onca yıl kaldığım bu mahallede benim gibi pek çoğunu görmek
Bakın bayım; hüzün ne yaşamaktan vazgeçmek ne de doyasıya acı çekmektir, yanılmayın! Hüzün, bunalımlı bir halde gezinip yüze ağlamaklı
—Sonuç olarak ben aynalara bile küskünüm. —Aynanın haberi var mı peki bundan? —Maalesef — O zaman sen aynaya değil
Ben hala aynalara küskünüm. Görmemi söylediğin aynanın ardındakini görmek için çabalamama rağmen kendimden başkasını göremiyorum. Görmeye çabaladın demek? Elbette
Hoş geldin. Uzun süredir seni bekliyordum. Beni bu kadar yalnız bırakmana alışık değilim. Konuştuklarımızı düşünmen için yeterli süreyi vermek istedim
Kendime İtirafımdır! Edebiyat parçalamıyorum, felsefe değil yaptığım, saçmalamıyorum da! Okuduktan sonra suçlama beni, kelimelerle dans etmeye çalışıp elime yüzüme
Bugün düne nazaran daha iyiyim. Dışarıda yağmurun ıslattığı kaldırımlardan gelen beton ve toprak kokusunun karışımıyla birlikte gri bir hava var.
Dün yine karanlığın içindeydim her vakit olduğu gibi. Alaca karanlığı da seviyorum, zifiri karanlığı da… Sanırım karanlığın her halini
Söyle mezar bekçisi kaç ölünün dirilişine şahit oldun bu mezarlıkta? Bir mezarlıkta kaç ölü yatar, kaçı dirilir? Ölür ölür
ahmet hamdi tanpınar, yahya kemal’in o meşhur sohbetlerinden birinde viyana kapılarına dayanmanın sırrını sorar şaire. aldığı cevap şöyledir tanpınar’ın: “pilav
enformasyon yağmuruna tutulmanın açtığı belalar, insanların istikamet üzere hareket etmelerini engelliyor. kitle iletişim araçlarının kanaat edinme ve yön tayininde
iki bin yedi yılının sonlarında şevket bulut’la ilgili hedefi belirgin olmayan bir araştırma içindeydim. araştırmanın şevket bulut’la ilgili olmasının
Gözlerimi açtığımda hafif aralanmış perdenin arasından, buğulanan camı aşarak, cılızca günaydın diyordu gün ışığı. Cumartesi sabahı, saat dokuza geliyor.