Dilim Senden Başka Harfe Dönmüyor

 

Sensizim. İçimi kalabalıklaştırıyor yokluğun. Eskimiş günler duruyor pencerenin ardında. Bir de  kanırtan nefesler. İçimde, tam şuramda. Bir  şiir sancısına tutuluyorum her gece.  Ömrümü yontuyor sensizliğin acısı. Yalan söyleyen aynalarda tükenmişliğimle baş başa kalıyorum her gün. Bir cam kesiğine uzatıp uykularımı, kanayan rüyalar içinde seni arıyorum geceler boyunca. Ama her defasında bulduğum; yokluğunun varlığı kadar derin yaralar oluyor sadece.

Sen yoksun ya, yalnızlığın kıyısına vuruyorum her gece işte böyle. İçimden ölümün her çeşidi geçiyor. Ölmek istedikçe, bir ölümsüzlük gelip çatıyor ruhuma. Sonra her sabah karşısına geçtiğim aynada kendimi biraz daha ihtiyar buluyorum. Sesim ölüme yüz tutmaya başlıyor. Konuşmak, ölmektir demek geliyor içimden o an. Konuşmak; başlangıcı olan her şeyin ölüm haberini vermektir kulaklara. Dışımdaki aynaları kırmak geliyor içimden o vakit. Aynaları kırmak ve içime kıvrılmak, sana dair uzayıp giden, sonu olmayan bir yolculuk gibi.  Soluksuz arayışlarda bir sırrın eşiğine varıp, seni beklemek istiyorum. Yolcusu olmayan bir yoldan gelmeyeceğini bildiğin halde gelmesini istediğin umut gibi. Annem gibi.

Geceler boyu yalnızlık gelip ilişiyor göğsüme, bir doğum lekesi gibi. Aldığım her nefes sana adanmış bir ömrün son demini müjdeliyor sanki.  Seni sevmek; jilet yarası gibi biraz. Önce inciniyor sonra kanamaya başlıyorum. Sen bir ömür boyu kalbimin üstünde iz kalıyorsun. Gözlerin gelip gözlerimde duruyor ve ben, Nuh’un gemisinden kovulmuş, Allah’ın huzurunda mahcup olmuşa dönüyorum. Gözlerin gözlerime değiyor. Gözlerin kalbimi delip geçiyor. Hangi zindanın duvarlarını hecelesem kalbim sende tutsak kalıyor ve kelimeler  dudaklarımdan bir boşluğa doğru düşüyor. Biliyorum, sana ulaştırabilsem sesimi kalbimin atışlarını hissedeceksin.  Şiirler çarpacak kalp atışlarında. Ama gel gör ki ben kendi sesimde sana tutsağım…

İçimden geçiyorsun ruhumun en ücra köşelerinde bitmiş acılarıma aldırış etmeden. Gözlerinden mevsimler dökülüyor rüyalarıma. Hangi düşe dalsam sana uyanıyorum. Ve keskin bir kış çarpıyor yüzüme yalnızlıktan arta kalan. Ellerinden ırmaklar akıyor kavrulmuş dudaklarıma. Ne vakit meyletsem, kavrulmuş bir oruçta buluyorum kendimi.  Acılarımla ömrümü yontuyorum. Öyle çoğalıyorum öyle çoğalıyorum ki, acılarım ömrümü geçiyor. Saçlarının tek teline değmemiş gözlerimi alıp cebime koymak istiyorum. Olur da bir gün karşılaşırsa bakışlarım bakışlarınla beni gözlerimdeki sensizlikten  tanı istiyorum.

Okuduğum tüm satırlarda seni buluyorum. Sen ki, üç harf beş noktanın şerhisin bende.  Dilim senden başka harfe dönmüyor. Gel ki, bana yeni sözcükler öğret. Güzelliğinden yapılmış yeni bir alfabe sun dudaklarıma. Çek çıkar damağıma saplanmış sensizliğin harflerini. Beni kendi sesimden çek al ve bir ömür ismimi senin sesinle söylemeyi öğreneyim…

DİĞER YAZILAR

1 Yorum

  • Mona , 20/09/2015

    “Yalan söyleyen aynalarda tükenmişliğimle baş başa kalıyorum her gün……..”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir