Var mıyız?
Dün yine karanlığın içindeydim her vakit olduğu gibi. Alaca karanlığı da seviyorum, zifiri karanlığı da… Sanırım karanlığın her halini
Dün yine karanlığın içindeydim her vakit olduğu gibi. Alaca karanlığı da seviyorum, zifiri karanlığı da… Sanırım karanlığın her halini
Söyle mezar bekçisi kaç ölünün dirilişine şahit oldun bu mezarlıkta? Bir mezarlıkta kaç ölü yatar, kaçı dirilir? Ölür ölür
ahmet hamdi tanpınar, yahya kemal’in o meşhur sohbetlerinden birinde viyana kapılarına dayanmanın sırrını sorar şaire. aldığı cevap şöyledir tanpınar’ın: “pilav
enformasyon yağmuruna tutulmanın açtığı belalar, insanların istikamet üzere hareket etmelerini engelliyor. kitle iletişim araçlarının kanaat edinme ve yön tayininde
iki bin yedi yılının sonlarında şevket bulut’la ilgili hedefi belirgin olmayan bir araştırma içindeydim. araştırmanın şevket bulut’la ilgili olmasının
Gözlerimi açtığımda hafif aralanmış perdenin arasından, buğulanan camı aşarak, cılızca günaydın diyordu gün ışığı. Cumartesi sabahı, saat dokuza geliyor.
Ortaokulda okuduğumuz Türkçe ders kitaplarının birinde Sait Faik’e ait bir hikâye vardı. İsmini hatırlayamadığım bu hikâyede yaptığı işe ve
Ortadoğu’da “demokrasiye olan bağlılığı” ve “seküler” görüşleriyle bilinen Suriyeli şair Adonis bugünlerde yeni çıkan kitabıyla bizim gündemimize takıldı. Adonis’in
Zülüf geceli aksanın, çoğu zaman diyar diyar dolaşan hüdhüd kuşları kadar güzeldir. Aşkın yansımalarına doğru uzandıkça senin bahçelerinin meyvaları,
Sesimiz vardır. Sesimiz bir geceyi yankılar. Gecenin paranoyak pikaplarında yankılanır sesimiz. Düşlerimizin çağıldayan ilmeğinde. Ki bizim sesimiz varsa eğer
Yüksek yerlerden geçiyorum. Yüksek dedimse öyle aklınız hemen bir uçurum kenarına gitmesin. Benim yüksek yerlerden algılamam duygu ve düşünce
Sevgilim, sana başta söylemek istiyorum ki ben bir Eisenstein değilim. Benim karnemde pek beşler olmadığı gibi dörtler ve üçler
Sana bir söz söylesem, onu benim yerime tamamlar mısın? Çünkü ben yorgunum. Çünkü yaşamaktan yoruldum. Çünkü aşk bende yaralı