“Allah’ı unutan; bu yüzden (Allah’ın da) onlara kendilerini (özlerini) unutturduğu kimseler gibi olmayın!” (Haşr, 19)
***
1. İnsan unutan bir varlık, en çok da kendini… Kendini unutmanın arkasında ise Allah’ı unutması yatar. Hakiki doğasını, içindeki ilahi nefhayı (Nefes-i Rahman’ı) unutan insan, beden varlığından ibaret hale gelir. Tek derdi arzuları ve dünyevi istekleri olur. Çünkü özünü unutan, nefsinin arzularını sürekli hatırlar. Kuraldır, insan neyi unutursa, unuttuğunun zıddını yaşatmak için nefes alır hale gelir.
2. Allah’ı unutan insan, elbet birini hatırlar. Bu da haliyle Şeytan olur. Şeytan, kötülüğün simgesidir. “Tenin eğiliminin kimliklendirilmiş biçimi olarak algılanan nefs”in… İnsanın kendine yabancılaşmasının doğurduğu boşluğu dolduran isyankârın… Her hâlükârda insan, unutuş ve hatırlayış arasında gerili ipte dans eden cambazdır. Kimi unuttuğunu ve yerine kimi hatırladığını sorgulamaz ve duygularının seline kendini bırakırsa, rüzgârın önündeki yaprak gibi tenin eğilimlerine doğru savrulur. Savruldukça sadece tenden ibaret olduğunu sanmaya başlar. İnsan, kendini kandırmada mahirdir.
3. Kişinin Allah’ı unutması, O’ndan bağımsız bir hayat yaşamayı ve bu hayata hiçbir gücün karışmasını istememesinden kaynaklanır ki bu aslında seçimdir. İnsan; kendini (özünü) değil de, teninin sonsuz arzularını ve hevâsının gönüllü kulu olmayı seçmesinin sonucunu yaşamayacağını mı sanır! İlk olarak kalbi kirlenir, varlık (oluş) onun için ayna olma vasfını kaybeder ve böylece kendini hatırlamaz olur. Dünya hayatı, tek gerçek hayat olarak kodlanır. Sonrası sonradır ve bu sebeple hatırlanmasına gerek yoktur.
4. İnsan varoluşa katılarak hem kendi özerkliğini hem de bütünün içindeki yerini fark eder. Varoluşta her varlık, kendiliğini açığa çıkarır. Bu, her bir ben’in, biz’in içinde hem kendini ifade etmesi hem de biz’i biz ettiğinin farkına varmasıdır. İşte insan Allah’ı unuttukça biz’deki ben olduğunu unutur ve biz’siz bir ben halini alır. Böylece köksüzleşeceği için, bağımsızlaştığını sandıkça kimliksizleşir.
5. Varlığın kaynağı Allah’tır. Allah’ı unutan kişi varlığın temelini unutmuş sayılır ki bu da O’ndan bağımsız bir varoluşu mümkün görmenin sonucudur. Hâlbuki bu sadece zan ve sanrıdır. Zannına tâbi olan insan kendini unutur ve yok oluşa doğru sürüklenir. Ama insanı sürükleyen sadece kendisidir (arzularıdır). Allah’ı unuttuğu için kendi varoluşsal anlamını kaybeden insan sürüklenmesin de ne yapsın!
6. Öz bilinç, insanın kendini tanımasıyla mümkündür. Allah’ı unutmak ise insanın kendini unutmasına sebep olduğu için, kendini rastgele varlık seviyesine indirir ve böylece kimliksizleşir. Kimliksizleşen insan, bir kimlik edinme adına dünyevi zevklerin ve doymak bilmez egosunun atına biner. Çılgınlar gibi zevkten zevke koşar. Ama bu gayreti sadece kendinden daha da uzaklaşmasına ve silikleşmesine sebep olur. Herkesleşmek böyle bir şeydir. İnsan herkesleştikçe Allah’ı unutur, Allah da böyle kullarına kendini unutturur.
7. Hz. Mevlânâ’nın; “Sen okyanusta bir damla değilsin. Bir damlanın içindeki okyanussun.” cümlesi kendini unutan kişi için geçerli değildir. Kendini unutan kişi, ısrarla bir damla olduğunu düşünür ve bütünü göremez. Kendinin körü olmanın bir sonucu olarak Allah’tan bağımsız bir ben inşâ etmeye çalışan insan, inşâ etmeye çalıştığı benin mahkûmu olarak yaşamını sürdürür.
8. Allah’ta vahdet, âlemde kesret (çokluk) söz konusudur. İnsan, kesretin içinde gözünü açıp vahdete doğru yol alırsa, Allah’ı unutmamış ve bu sebeple de kendinin bilgisine kavuşur. O halde Allah, vahdeti görmezlikten gelip kesretin içinde boğulan insana kendini unutturur. Vahdet kokusundan habersiz yaşayan insan da, kesretin için yok olup gider ve kimliksizleşir. Böyledir, Allah’ı unutan kimliksizleşir. Modern dünyanın bir aygıtı haline gelir. Nesnelerden bir nesne olur.
Sulhi Ceylan
Tefsir Yazıları
1. İnsan Hüsrandır
2. Perdeleri Yırtmak
3. İradi Körlük
4. İnsan İmkândır
5. Cevabına Âşık Bir Soru
6. Tevazua Niyet Tevazua Engeldir
7. İnkâr Bataklığı