“Öyleyse nereye gidiyorsunuz?” (Tekvîr Sûresi, 26)
***
1. İnsanın cevap vermekte en çok zorlanacağı bir soru ile karşı karşıyayız. Bu sebeple bu cümleyi soru olarak değil de kınama olarak da alabiliriz: “Ey nereye gittiğini bilmeyenler! Neden apaçık gerçeği görmemek için gözlerinizi kapatıyor ve körlük numarası yapıyorsunuz?!”
2. Zünnûn Mısrî, bir gün üstadı Sa’dûn hazretlerini Basra kabristanlığında yüksek sesle Allah’a seslenirken görür, şöyle diyordur; “Bir’dir Bir!” Selam verir ve “Seslendiğin hakkı için dur ve bana nasihat et” der. Üstadı şöyle cevap verir: “Ey oradan buradan ilim arayan kişi, ilmin bütün kaynağı senin içindedir!”
İnsan, şaşmakla maruftur. Yolunu, izini karıştırır. Bazen çıkmaz sokaklara yolu düşer. Kıblesini kaybeder. Her ne olursa olsun, eğer insan kendine (kalbine) yönelirse bir çıkış yolu bulabilir. İçindeki ilahi nefha insanı doğruya yönlendirir. İlk adımı istemek, ikinci adımı yönünü değiştirmektir. Kendinin farkında olmak için, kendinin farkındalığını talep etmek gerekir! Kulaklarında çınlayan “Nereye gidiyorsunuz?” sorusunun cevabı için çırpınmalıdır. Bazen sorunun peşinde geçirilen vakit, cevaptan daha önemli olabilir.
3. Bu soru, soru olmaktan ziyade bir sorgulamaya girişmenin gerekliliğini ifade eder. Ey insan nereye gittiğin hakkında kendini sigaya çektin mi hiç? Sayılı dakikalarını nerede harcadığının farkında mısın? Tek sermayen olan hayatının, bir kum saati gibi akıp gittiğinin bilincine varmayacak mısın? Ya yolun, yol değilse!
4. Her gidiş bir tercihtir, insansa tercihlerinin toplamı. Kişilik kümesi tercihlerden oluşur. Böylece yön belirlenir. Belirlenen ve üzerinde ilerlenen yol, kişiliğin tecessüm etmiş halidir. Her gidişin bir dönüşü yoktur. Nice dönerim diyenler, gidiş yolunda son nefeslerini arkalarında sayısız arzu bırakarak vermiştir. İnsan, her hâlükârda ölümüne doğru yürüyen pişmanlıktır. Cebinde, cevabına âşık yüzlerce soru varken!
5. Bu soru, aslında insanın vicdanına seslenmektedir. İnsandan, himmetini göklere yükseltmesini talep etmektedir. İnsana, basit bir varlık olmadığını ve kendini basitleştirmemesi gerektiğini ihtar etmektedir. Çünkü yol, insanı ya insan ya da hayvan eder. İnsan ve hayvan arasındaki temel fark akıldır. Aklın, sorulardan cevaplara doğru yürüdüğü düşünüldüğünde, her sorunun insan için bir imkân olduğu görülebilir. İnsan, kendinin imkânıdır, bu yüzden en büyük soruları kendine sorar. O halde insan, kendine sorduğu soru değil de nedir?
6. Varlık âyettir. İşaret eder. İnsan ayettir. Gösterir. Yol bir araçtır. Ulaştırır. İnsan bir niyet çiçeğidir. Solar. Solmamak için hakikatte kimin aynası olduğuna bakması gerekir. Var olmak, nefes almak, dünyada bir yer kaplıyor olmak eğer işaret değilse nedir? Ama yönünü kaybedenlerin kaderi, işaretleri yanlış okumaktır. Ama bazen yanlış cevaplar, doğruya erişmek için bir merdiven basamağı olabilir. Doğrular kadar yanlışlar da insanın hayat yolunda ilerlemesini sağlar. Yanlış cevabın ıstırabında görülen bir rüya, doğrunun habercisi olabilir.
7. Ey insan, nereye yönelirsen yönel, istesen de istemesen de gerçekle yüzleşeceksin. Kendinden kaçamayan insanın, Rabbinden kaçması imkânsızdır. O halde nereye bu gidiş? Yolun nereye vardığı belli, neden başka bir sonuç bekliyorsun. Bazen insan, gördüklerine kör, sorulara karşı sağır olmayı kendi seçebilir. Böyledir, insan bile isteye kendini gafletin sıcak kollarına atabilir. Başının okşanması ise yalancı sevgilere gönlüne açabilir. İnsan her hâlükârda kendinin kandırırken, cebinde hiçbir soru olmayabilir.
8. Aziz Petrus, İsa’dan sonra dinini yaymak için çeşitli seyahatler düzenler. Bunlardan biri ve sonuncusu da Roma seyahatidir. Roma’da yaptığı ahlaki vaazlar sebebiyle şehrin valisi ve imparatorun bir arkadaşının hışmına uğrar. Bu iffetsiz ikilinin yapacağı zulmü haber alan Petrus, şehri terk etmek üzere hareket geçer. Şehrin ana kapısından çıkarken İsa Mesih’in kendisine doğru geldiğini görür ve sorar: “Efendim nereye gidiyorsunuz?” O da “Roma’ya, ikinci kez çarmıha gerilmeye gidiyorum.” der. Kendine gelen Petrus şehri terk etmekten vazgeçer. Dönüş yolunda askerler tarafından yakalanır ve küfür suçuyla çarmığa gerilmesine hükmedilir. Ölümü sevinçle karşılayan Petrus, Efendisine olan edebinden ötürü çarmığa ters olarak gerilmek ister ve öyle de olur.
Ey insan, çarmığa gittiğinin farkında mısın? Bu kez çarmığı inşâ eden de, kendini ihbar eden de, hüküm veren de sensin. Unutma çarmığı sen istedin. Oynamıyorum diyemezsin artık.
9. İnsan, kendinden kendine yürüyebilen bir varlıktır ki sufiler buna seyr ü sülûk derler. Kendinden kendine yürüdüğünün farkında olan kişiye ârif, farkında olmayan kişiye ise gafil denir. Gafil nereye gittiğinin ve kendine doğru yürümesi gerektiğinin bilincinde olmayan beşerdir. Bu sebeple insan değildir. Her insan beşerdir ama her beşer insan olamayabilir. Olmak, nereye gittiğinin bilincine varmakla ilgilidir. Olmak için oluş yolunda sabır ve azimle yürümek gerekir, düşmek kaderse, ayağa kalkmak da kaderdir.
Sulhi Ceylan
Tefsir Yazıları
1. İnsan Hüsrandır
2. Perdeleri Yırtmak
3. İradi Körlük
4. İnsan İmkândır
2 Yorum