Felsefe Tanımları

Câbir b. Hayyân’da Felsefe:

Felsefenin tanımı; tabiatla ilgili durumları ve en yüksek olanın yakın illetlerini, en aşağı olanın da yakın ve uzak illetlerini bilmektir [Cabir, 2015: 56, 57].

Harizmî’de Felsefe:

Felsefe; Yunanca bir kelime olan ‘Philo Sophia’dan türemiş bir sözcüktür. Açıklaması hikmet sevgisidir. Arapçalaştırıldığında, ‘feylesof’ şeklinde söylenilir. Daha sonra ‘felsefe’ kelimesi bundan türetilmiştir. Felsefenin manası, ‘eşyanın hakikatlerini bilmek ve en doğru olan şeyle amel etmek’ demektir. Felsefe, iki kısma ayrılır: Bu kısımların ilki nazari/teorik, diğeri de ameli/pratik kısımdır. Mantığı bu ikisinin dışında üçüncü bir kısım olarak kabul eden filozoflar vardır. Onlardan bazıları, mantığı nazari ilmin kısımlarından birisi olarak; bir diğer grup felsefenin bir aleti olarak; başka bir grup da felsefenin hem bir kısmı ve hem de onun aleti olarak kabul ettiler.

Nazari Felsefe üçe ayrılır; bunlar:

  1. Madde ve unsura sahip olan şeylerin kendisinde araştırıldığı kısımdır ve tabiat ilmi olarak isimlendirilir.
  2. İlahi durumların ilmi olarak madde ve unsurun dışında olan şeylerin kendisinde araştırıldığı kısımdır ve Yunancada teoloji diye isimlendirilir.
  3. Maddeye sahip olan şeylerin araştırılmadığı, ancak maddede bulunan şeylerin araştırıldığı kısımdır. Miktarlar, şekiller, hareketler ve benzerleri bunun misalleridir. Ta’lîmî/öğretimle ilgili ve riyâzi/matematiksel ilim diye isimlendirilir, Bu ilim, en yüce ilim olan ilahi ilimle en aşağı ilim olan tabiat ilmi arasında orta ilim gibidir.

Mantık ise tektir. Fakat o, birçok kısma sahiptir.

Ameli Felsefe ise üç kısımdır.

  1. Onlardan biri, kişinin kendisini/tedbiru’l-racul veya özel bir kişiyi idare etmesidir ve ahlak ilmi olarak isimlendirilir.
  2. İkinci kısım, özel mülkün idare edilmesidir ve ev idaresi/tedbiru`l-menzil olarak isimlendirilir.
  3. Üçüncü kısım toplumun idare edilmesidir/tedbirul-amme; o da şehrin, ümmetin ve melikin siyasetidir.

İlahi İlme gelince, kendisinde ne parça ne de kısım vardır.

Tabii ilme gelince, onun kısımları şöyledir: a. Tıp ilmi, b. Semavi etkiler ilmi; bununla yağmurlar, rüzgârlar, gök gürültüleri ve yıldırımlar kastedilir. c. Madenler ilmi. d. Bitkiler ilmi, e. Hayvanlar ilmi. f. Ay feleğinin altındaki şeyin, olduğu üzere tabiatının ilmi.

Kimya sanatı tabii ilmin kısımları altıda bir giriştir. Çünkü bu sanat, madenlerle ilgili şeylerden bahseder.

Öğretime dayalı ilim ise dört kısımdır. a. Birincisi sayı ve hesap ilmi olan “aritmetik” ilmidir. b. İkincisi hendese ilmi olan “geometri” ilmidir. c. Üçüncüsü yıldızlar ilmi olan “astronomi” ilmidir. d. Dördüncüsü nağmeler ilmi olan “musiki” ilmidir.

Mekanik/hiyel ilmi ise, bu dört kısımla ve diğerleriyle ortak olan ilimdir. Bu kısımlar için her bir bölümün birçok faslı içerdiği bölümler vardır. [Hârizmi, 2015/1: 13, 14, 151]

Kindî’de Felsefe:

Eskiler felsefeyi birkaç şekilde tarif etmişlerdir

  1. Adından türetilmiş tarife göre, “Felsefe, hikmet sevgisidir”. Çünkü filozof seven anlamındaki ‘filos’ ile ‘hikmet’ anlamındaki ‘sofia’dan oluşmuş birleşik bir kelimedir.
  2. Felsefeyi pratikteki etkisi açısından tarif ederek demişlerdir ki: “Felsefe, insanın gücü yettiği ölçüde Allah’ın fillerine benzemesidir.” Bununla insanın tam anlamıyla faziletli olmasını kastetmişlerdir.
  3. Yine etkisi açısından tarif ederek demişlerdir ki: “Felsefe ölümü tercih etmektir.” Onlara göre iki çeşit ölüm vardır; biri ruhun bedeni kullanmayı terk etmesidir ki bu tabii ölümdür. İkincisi arzuları öldürmektir. İşte onların ölümden kasıtları budur; çünkü fazilete giden yol arzuları öldürmekten geçer. Bundan ötürü eskilerin önde gelenleri lezzetin kötü/şer olduğunu söylemişlerdir. Zorunlu olarak nefsin biri duyu, diğeri de akıl olmak üzere iki kullanım gücü bulunduğuna göre, insanların lezzet dedikleri, duyu algısına hitap eden şeydir; dolayısıyla duyu lezzetleriyle meşgul olmak aklı kullanmamak demektir. [Kindi, 2014/1: 184]
  4. Felsefeyi diğer ilimlerin sebebi olması açısından tarif ederek: “Felsefe, sanatların sanatı ve hikmetlerin hikmetidir” demişlerdir.
  5. “Felsefe, insanın kendini/nefsini bilmesidir” diye de tarif etmişlerdir. Bu, derin ve son derece önemli bir ifadedir. Sözgelimi ben, “varlık ya cisimdir ya değildir”, diyebilirim. Cisim olmayan ya cevher veya arazdır. İnsan ise cisim, nefis ve arazlardan ibarettir. Nefis, cisim olmayıp cevher olduğuna göre, insan kendi varlığını tanıyınca cismi de arazlarıyla birlikte tanımış olur. Ayrıca ilk arazı ve cisim olmayan cevheri de bilmiş olur. O halde bunları bilen hepsini bilir demektir. Bundan ötürü bilge kişiler insana ‘küçük álem/mikrokozmoz’ adını vermişledir.
  6. Konusu itibariyle: “Felsefe, insanın gücü ölçüsünde ebedi ve külli olan varlıkların hakikatini, mahiyet ve sebeplerini bilmesidir,” diye tarif edilmiştir. Yani bu âlemde şanı yüce Yaratıcı ile akıl âlemi hakkında soru sormak felsefenin temel görevidir. Eğer söz konusu âlemde bir şey varsa onun hakkında sorulacak sorunun cevabı nedir? O akıl, bedendeki nefis gibi bir şey midir? Yani nefis olmadan bedeni yönetmek mümkün olmadığı gibi, beden üzerindeki etkisi görülmeden de nefsi bilmek mümkün değildir. Görünen âlem de böyledir, görünmeyen bir âlem olmadan onu yönetmek mümkün değildir. Görünmeyen âlemi bilmek de ancak bu âlemde onun varlığını gösteren düzen ve eserlerle mümkün olur. [Kindi 2014/1: 184, 185].

Felsefe ilmini öğrenmek isteyen kimse öncelikle, sıra düzenine göre matematik kitaplarını, mantıkla ilgili kitaplan ve fizik metafizik, ahlak ve nefsi güzel ahlakla eğitip yönetme konusundaki kitapları okuyup kullanmalıdır [Kindi, 2014/7.279].

Fârâbi’de Felsefe:

Felsefe, ilk bakışta ve gerçekte, bir insan için nazari ilimlerin vuku bulması ve onun bütün fillerinin, genel görüş ve gerçeğe göre, ilk bakışta iyi olana uymasıdır [Fârâbî, 2014: 1251].

İyi; biri sadece bilgi, diğeri de bilgi ve fiil olmak üzere iki çeşit olduğuna göre, felsefe sanatı da iki çeşit olur: Birincisi, insanın kendisinin yapamayacağı varlıklarla ilgili bilgi edinmesini sağlar, buna nazari felsefe adı verilir. İkincisi, özelliği, yapılmak olan şeylerle ilgili bilginin ve onların iyi olanını yapma gücünün elde edilmesini sağlar; buna da ameli felsefe ve siyasi felsefe adı verilir.

Nazari felsefe; birincisi matematik, ikincisi fizik, üçüncüsü metafizik olmak üzere üç tür ilimden ibarettir. Bu üç ilimden her birisi, özelliği sadece bilinmek olan bir varlık türünü kapsar. O halde özelliği, sadece bilinmek olan varlıklar üç türdür. Ameli felsefe iki türdür; birincisi iyi filler, iyi fillerin kendisinden meydana geldiği ahlak ve onları elde etme gücü hakkında bilgi edinmemizi ve iyi şeylerin, bizim olmasını sağlar. Buna ahlak sanatı adı verilir. İkincisi, şehir halkı için, iyi şeylerin meydana getirilmesini sağlayan şeyler ve o şeyleri meydana getirme ve koruma gücü ile ilgili bilgiyi kapsar. Bunsa siyasi felsefe ve siyaset ilmi adı verilir.

Mutluluğa ancak iyi şeyler bizim olunca ulaştığımız ve iyi şeyler de ancak felsefe sanatıyla bizim olduğuna göre, o halde felsefenin, zorunlu olarak, kendisiyle mutluluğa erişilen olması gerekir. Bu da iyi ayırt etme ile ulaşılan bir şeydir. [Fârâbî, 2014/2: 165; 2008, 38].

 Miskeveyh’te Felsefe:

Felsefe, nazari ve ameli olmak üzere ikiye ayrılır. İnsan, felsefenin bu iki bölümünde mükemmellik kazanınca mutluluğa tam olarak erişir. İnsanın bu iki gücünden birisi ile yani bilgilere yöneldiği bilme gücü ile olan birinci mükemmelliği ilimde görüşünün isabetli, düşüncesinin doğru ve sağlam olmasıdır. Böylece o, inancında yanılmaz, gerçekten kuşkulanmaz. İkinci güç ise yapma gücüdür. Bu mükemmelliği amaçlayan kimse, güçlerini ve bunlara has fillerini öyle bir sıraya koymalıdır ki, bu güçler, birbiri ile çatışma durumuna düşmesin. İnsanın bütün fiilleri seçme gücüne göre düzgün ve tertipli olsun. Nazari olan birinci mükemmellik ‘suret’ hükmünde, uygulamalı olan ikinci mükemmellik de ‘madde’ hükmündedir. Biri olmadan öteki tamamlanamaz. Zira ilim bir başlangıç, uygulama da onu bütünleyen bir şeydir. Bütünlenmeyen bir başlangıç bir kayıp olur. Başlangıçsız bir bütünleme ise imkânsızdır [İbn Miskeveyh, 1985: 33, 34;1983: 43, 44].

İbn Sînâ’da Felsefe:

Felsefe, insanın gücü ölçüsünde bütün şeylerin hakikatlerine vakıf olmasıdır. Var olan şeyler ise ya varlığı bizim seçme ve fiilimizle olmayan mevcut şeylerdir; ya da varlığı bizim seçme ve fiilimizle olan şeylerdir. Birinci kısımdakilerin bilgisine nazari/teorik felsefe denir. İkinci kısımdaki şeylerin bilgisine de ameli/ pratik felsefe denir. Teorik felsefenin amacı, yalnızca bilmek suretiyle nefsi yetkinleştirmektir. Pratik felsefenin amacı, yalnızca bilmek suretiyle değil, aksine yapılacak şeyleri bilmek ve yapmak suretiyle nefsi yetkinleştirmektir Teorik felsefede amaç, hakkı bilmektir. Pratik felsefede amaç ise hayrı bilmektir [İbn Sînâ, 2006/1: 5, 6].

Felsefe, çeşitli konuları kavramsallaştırarak, teorik ve pratik gerçeklere beşer gücünün yettiği nispette ulaşmakla insan ruhunun olgunlaşmasıdır. Öğrenmek zorunda olup da uygulamamız gerekmeyen teorik konuları inceleyen felsefe dalına teorik/nazari felsefe denir. Hem öğrenmemiz hem de uygulamamız gereken pratik konuları içeren felsefe dalına ise pratik/ameli felsefe denir. Bu iki felsefe dalından her biri kendi arasında üçe ayrılır [İbn Sînâ, 2004/3: 93].

Ameli felsefe; siyaset felsefesi/hikmetü’l-medeniyye, aile felsefesi/hikmetü’l-menziliyye, ahlak felsefesi/hikmetü’l-hulkuyye şeklinde ayrılır. Bu üç felsefe de şeriattan kaynaklanır ve onların erişebilecek en son kemalat sınırları ilahi şeriat tarafından belirlenir. Fakat şer’i hükümlerden sonra pratik konulara ait kuralların bilinmesi ve bunların belli özel durumlara uygulanmasıyla, insanın teorik yetileri bu felsefede etkili olur. Siyaset Felsefesi’nin yararı, insan türünün devamı ve kişisel hayat için faydalı olan konularda yardımlaşabilmeleri için, fertler arasındaki işbirliğinin niteliğini öğrenmektir. Aile Felsefesi’nin yararı ise, insanın aile idaresini sağlayabilmesi için yalnızca ev halkı arasında olması gereken işbirliğini öğrenmektir. Ailedeki işbirliği karı ile koca, anne-baba ile çocuklar ve efendi ile hizmetçiler arasındaki ilişkilerden ibarettir. Ahlak Felsefesi’nin yararına gelince, bu da faziletleri ve ruhun bu faziletlerle arınması için elde edilme yollarımı öğrenmek, ayrıca kötülükleri ve ruha bu kötülüklerin bulaşmaması için onlardan korunma yollan öğrenmektir [İbn Sînâ, 2004/3: 93].

Teorik felsefeye gelince; o da üç bölümdür. Birincisi, hareket ve değişmeyi inceleyen felsefe ki bu, fizik/ tabiat olarak adlandırılır. İkincisi, her ne kadar varlığı değişme ile bağlantılı ise de mahiyeti icabı zihnin değişmeden soyutlandığı konulan inceleyen felsefe ki buna matematik/riyaziye denir. Üçüncüsü, varlığı değişmeye gerek duymayan ve hiçbir değişmeye uğramayanı inceleyen felsefe ki bu da İlk Felsefe olarak adlandırılır. İlahiyat ise onun bir bölümüdür [İbn Sînâ, 2004/3: 93, 94].

Gerçek felsefe, İlk Felsefe olup, hakiki hikmettir ve o diğer ilimlerin ilkelerini temellendirir. Hikmet, bazen “en üstün bilinen hakkındaki en üstün bilgi” bazen de “en doğru ve sağlam bilgi” olarak açıklanmıştır. İlk Felsefe varlıktaki şeylerin ilkinin, yani ilk illetin ve genel kavramları ilkinin, yani varlık ve birliğin bilgisidir. Bu ilim, en üstün bilinene dair en üstün bilgi olan hikmettir, çünkü o bilinenlerin en üstününe, yani yüce Allah’a ve ondan sonraki sebeplere dair en üstün, yani kesin bilgidir. Bu ilim, bütün varlıkların en uzak sebeplerinin bilgisidir, Allah’ı bilmektir, Filozof, bizzat hakikatin kendisini ister, safsatacı ise filozof olmasa bile hakikati söyleyen filozof zannedilmesini ister [İbn Sînâ, 2004: 3, 13, 141].

Sühreverdi’de Felsefe:

Felsefenin yakın zamanlarda var olduğu ve öncesinde olmadığı zannedilmemelidir. Aksine dünya hiçbir zaman hikmetten ve delillere dayalı olarak hikmete erişmiş bir kimseden mahrum kalmamıştır. O da Allah’ın yeryüzündeki halifesidir. Gökler ve yerler var oldukları sürece de bu durum devam edecektir. Öncü filozoflar ile daha sonraki filozoflar arasındaki ihtilaf ise sadece lafızlarda, görüşlerini ve eleştirilerini açıklamada kullandıkları dil ve üslup farklılıklarındadır. Hepsi de üç âlemin varlığını kabulde, Allah’ın birliğinde/tevhitte müttefik olup, temel meselelerde aralarında tartışma yoktur. Muallim-i Evvel Aristoteles her ne kadar çok değerli, alanında yetkin, mütebahhir ve mutlak bir nazariyatçı olsa da, onun bu konumunun aralarında Agathedemon, Hermes ve Asclepius’un da bulunduğu öncü ve kurucu hocalarının değerini düşürecek düzeyde abartılması doğru değildir. [Sühreverdi, 2015: 10, 11].

Filozoflar şu sınıflara ayrılır.

  1. Araştırma olmaksızın teellühte derinleşmiş ilahi filozof.
  2. Teellüh olmaksızın, araştırmacı olan filozof.
  3. Hem teellühte hem de araştırmada uzmanlaşmış ilahi filozof.
  4. Teellühte yetkin, araştırmada orta düzeyde veya zayıf ilahi filozof.
  5. Araştırmada yetkin, teellühte orta, düzeyde veya zayıf olan.
  6. Hem teellühte hem de araştırmaya talip olan.
  7. Sadece teellühe talip olan.
  8. Sadece araştırmaya talip olan [Sühreverdi, 2015: 12, 13).

Eğer bir kişi aynı anda hem teellühte hem de araştırmaya dayalı yöntemde derinleşmiş ise, bu kişi liderliği hak eden Allah’ın halifesidir. Eğer aynı anda ikisinde de derinleşmemişse, bu durumda teellühte derinleşmiş ama araştırmada orta düzeyde olan halife olacaktır. Bu da bulunmaz ise bu durumda da araştırmacı yöntemden yoksun teellühte derinleşmiş kişi olur. Yeryüzü asla teellühte derinleşmiş bir kişiden mahrum kalmayacaktır. Teellühten yoksun ancak araştırmacı yöntemde derinleşmiş kişinin, Allah’ın arzında liderliği söz konusu değildir. Zira teellühte derinleşmiş kişiden, âlem hali kalamaz. Bu kişi sadece araştırmacı yöntemle yetinenden, halifeliğe daha layıktır. Çünkü hilafet için ilhama dayalı bilgileri alabilmek gerekir [Sühreverdî, 2015: 12, 13].

Cürcâni’de Felsefe:

Ebedi mutluluğu kazanmak için, beşeri takat ölçüsünde Tanrı’ya benzemektir. Nitekim doğru sözlü peygamber (sav) “Allah’ın ahlakı ile ahlaklanınız”; yani malumatı kuşatmakta ve cismaniyetten soyutlanmakta ona benzeyiniz [Cürcânî, trs.: 191; 1997: 173].


Kaynak: İslam Felsefesi Tanımlar Sözlüğü, Aygün Akyol, Mevlüt Uyanık, İclâl Arslan, Elis Yayınları, 1. Basım, Eylül 2016, Ankara, sayfa: 105-112.

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir