ya no hay leylâ
bazı geceler yarıyorum kalbimi, çölü, leylâ’yı ve ontolojik isyanları söküp. sıcak bir kuvarsın avuçlarımda bıraktığı yaradır o sütten arı ellerinde
bazı geceler yarıyorum kalbimi, çölü, leylâ’yı ve ontolojik isyanları söküp. sıcak bir kuvarsın avuçlarımda bıraktığı yaradır o sütten arı ellerinde
(1. seans: 14:02) şen değilim kabahatim otuzlu bir kimlik babamın elime tutuşturduğu on bin küsur evrak işte bütün varım bu
bir adam dökemez içinde ne varsa ama kadınlar bir güz yağmuru sonsuzluğa yağarlar yıldırımlar bu yağmurun en büyük şarkısı bir
kahveden kanatlar çizipunutuyorum umuduşu balat’tangör bir kereuçuşumu beynim galaksi benimkör kütüksek görüşlerve sönük kalan bir nefessoruyorumkaldırabilir miyim para kokuyor buralarinsanlarmutluluk
yanık bir türkünün dilinde kalmaya çalışıyorumırgatlar şehrinin putlarını kırarakaheste adımlar, yanık bağırlar ve çorak tarlalarevimden uzak gurbet elinde taş duvarlar
sarhoş bazısıayakları trampetyüzleri kozmos aynasıadamlar varve başka adamlar sağlarsollarmemleketin kalamarlarıkambur adamları yaratmış elbet Allahbiriniötekinihepsinigergin bir ipinucunda kiminidiğerinde beni kırık bir
örümcek ağlarıylahatıralar açıyorumasık yüzlügözlüklüelimi tuttuğun anısöylüyorumsonra kelebeklerin doğuşunuve sessiz ölüşünü nefes alıp verirkenduyduğumda senigüzellikler gördüm ıslak sokaklardagülerken yüzünkış günücam buğusunda
Telaşla asansöre bindim. O kulak tırmalayan sesiyle indirdi beni dört kat aşağıya. Sağolsun Salim abi açıverdi otomatik kapıyı. Normalde kapının
ölümün canlı soluğu kama dişli yapılar yaşamak bir beyefendiye yüklenen kargaşa tulumları kadar keyifsiz soluk gönüllü tahtıma yüzlerce göz verdiklerinde
dikenli boyasız bir gül saklıyorum sarsıntılı evlerin bacaklarında ışıldayan günler görüyorum körler kadar hasat vakti gelmeden topraktan çekilen bir başağın koynunda
Küçük pencerenin çatlak camından ufak ufak içeriye sızan yağmur, baharın ilk damlalarıydı. Ilık damlaların cama her dokunduğunda çıkardığı hafif tıkırtı