bir adam dökemez
içinde ne varsa
ama kadınlar
bir güz yağmuru
sonsuzluğa yağarlar
yıldırımlar bu yağmurun
en büyük şarkısı
bir gün yaşar
sonra ölür adam
bir parça kederle
umutla
yalandan sade aşkla
adı ne garip değil mi
etten kandan bir şey kalp aslında
ama ne tantanalı
ne gürültülü
bir gürz vursalar
tan vakti tam da ortasına
boşalacak bütün eti kemiği adamın
üç gün üç gece
tüy biter dilinde
kavga etmeden
kaf dağının ardında
sayıklar adam
göğü putlar çatlatır
bir avuç toprak serpilir ölümle
bir avuç da ölümsüzlükle
ölüm adamın ta içinde
yabancı kuşlar düşünce geceleri
dolunaya kar mı yağar
yıldızlar yetmez mi
bu çöl neden ağlar
altında bin kozmik geçişle koca adam
rumi bir kalkan ardında
ıstırap yanıklarıyla havalansa bir kere
korlar içinde uçar
ne kara dutlar gördü adam
ne pembe üzümler
gün doğmadan geçti sandı
isfahan’da gün
istanbul’da sakalı ağardı
3 Yorum