Bir Kitabın Uzun Hikâyesi: Şeceretü’n-Nu’mâniyye (5)
Hilâfet ve Devlet-i Ebed-Müddet 19. yüzyılda da Şeceretü’n-Nu’mâniyye’nin, Osmanlı hanedanının faziletleri ve devletin yıkılmayacağına dair öngörüsü bağlamında değerlendirilmeye devam edildiği
Hilâfet ve Devlet-i Ebed-Müddet 19. yüzyılda da Şeceretü’n-Nu’mâniyye’nin, Osmanlı hanedanının faziletleri ve devletin yıkılmayacağına dair öngörüsü bağlamında değerlendirilmeye devam edildiği
Hem Kehanet Hem Fazilet 17. yüzyıldan itibaren Osmanlı hanedanı için bir fezâil literatürü gelişmeye başlamıştır. Daha önce farklı türdeki eserlerin
Sin-Şın-Mim Henüz Şeceretü’n-Nu’mâniyye’nin değil fakat Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin Osmanlıların gündemine siyasî boyutlarıyla da sağlam bir şekilde yerleşmeye başlaması Yavuz Sultan Selim
Mısır’da Doğan Kehanetler Şeceretü’n-Nu’mâniyye’nin ortaya çıkış sürecine gelirsek, üç aşamalı bir yol takip etmek yerinde olacaktır. Evvela karşımıza çıkan, İbnü’l-Arabî’ye
“Vazo için üzülme.” Sinema tarihinin çığır açıcı filmlerinden The Matrix’te geçen bir sahnede, Kâhin bu cümleyi kurar; “Ne vazosu?” diyerek
Ümeyye bin Ebi’s-Salt; Arab’ın din ve âhiret şairi. Medine olma ihtimalini Hazret-i Peygamber’i kanlar içinde bıraktığı gün kaybeden Tâif’te doğdu
Rahmetli Ahmed Yüksel Özemre, 2006 yılında tıpkıbasımıyla birlikte kitap olarak yayımlanan Âsaf Hâlet Çelebi’nin defter-i meşâhîrini “yeni bir edebiyât türünün
Nasreddin Hoca ve Charlie Chaplin, aralarındaki yüzlerce yıllık zaman farkına rağmen evrenselliği yakalayabilmiş iki mizah adamıdır. Tabiidir ki, 20. yüzyılın
II. Mahmud’un eşlerinden Hoşyâr Kadınefendi, Osmanlı hanedan tarihinin müstesnâ karakterlerinden biridir. Müstesnâlığı, sözlükteki iki anlamı da karşılar; zira hem seçkin
Evet, vardı. Şöyle ki; Miró, Klee, Kandinski, Hartung ve Matisse gibi birçok tanınmış Batılı sanatçı Haiti’den Afrika’ya, oradan Japonya’ya kadar