Kilisenin Günah Defterini Manşetlere Taşıyan Film: Spotlight

Spotlight filmi, kutsal inanç ve değerlerin arkasına günahlarını saklayan yüzlerce papaza karşı bir gazete ekibinin verdiği hak ve adalet mücadelesinin öyküsü… The Boston Globe gazetesinin araştırmacı gazetecileri, 1970-1982 yılları arasında çocuklara cinsel tacizde bulunan yüzlerce rahibin işlediği suçun peşine düşer. Gerek halkın kiliseye bağlılığı gerek Hristiyan inançlarını zedeleyeceği düşüncesi sebebiyle işlenen suçların, yıllar boyunca kilise ve üst düzey bürokratlar tarafından örtbas edildiği ortaya çıkınca, elbette sadece Amerika’yı ya da Hristiyan dünyasını, tüm dünyayı ilgilendiren bir konuya dönüşür. Filmin odağında her ne kadar kutsal bir kurumun bünyesinde akla ve vicdana uygun olmayan davranışlar sergileyen papazları kilisesiyle ve yargısıyla koruyan sisteme karşı, dürüst, ahlaklı ve ilkeli gazetecilerin verdikleri mücadelenin hikâyesi anlatılıyor olsa da arka planda gazetecilik mesleğine ayna tutulmaktadır. Yani film bir nevi, gazeteciliğin temel esasları hakkındadır. 88. Oscar Ödülleri’nde en iyi film ve en iyi özgün senaryo ödüllerini kazanan Spotlight’ın başrollerinde Mark Ruffalo, Michael Keaton, Rachel McAdams, Liev Schreiber, John Slattery, Stanley Tucci yer alıyor. Senaryosu Josh Singer ve Tom McCarthy tarafından yazılan filmin yönetmenliğini ise yine Tom McCarthy’nin üstlenmiş.

Spotlight filminde, Boston Globe’un araştırmacı gazetecilik ekibi olan Spotlight ekibi, kilisenin çocuk istismarı skandalını ortaya çıkarmak için yoğun bir çaba sarf eder. Bu süreç, bilginin nasıl elde edildiği, işlendiği ve toplumla paylaşıldığını bize gösterir. Spotlight ekibi, kilisenin büyük bir güç olduğu toplumda, bu gücün kötüye kullanımını ortaya çıkararak toplum üzerindeki dönüştürücü etkisini gözler önüne serer. Filmde bilginin, özelde ise basın yayının, sadece gerçeklerin gün yüzüne çıkması değil, aynı zamanda bu gerçeklerin toplumsal adaletin tesis edilmesi için bir araç haline gelmesi aktarılır. Bu noktada, medyanın toplumsal sorumluluğu devreye girer. Medya, bilginin taşıyıcısı olarak, bu gücü nasıl kullandığıyla değerlendirilir. Eğer medya, bilgiyi adaleti sağlama, hakikati açığa çıkarma amacıyla kullanıyorsa, bu durumda medya topluma hizmet eden bir güçtür. Fakat medya bu gücü çıkarlar doğrultusunda ya da manipülatif amaçlarla kullanıyorsa, bilgi bir araç olmaktan çıkıp bir silah hâline gelir.

Kutsalın Gücünden Günaha Uzanan Kilise

Spotlight filminde gücün kötüye kullanımı, kilisenin çocuk istismarı skandalı üzerinden ele alınır. Kilise gücünü, suiistimalleri gizlemek ve faillerini korumak için kullanılır. Hatta öyle ki, kilisenin gücü, hukuk sistemini de etkisi altına alır ve adaletin sağlanmasını engeller. Kutsalın gücü üzerinden değerlendirdiğimizde film, sadece bir gazetecilik hikâyesi değil, aynı zamanda kilise ve toplum arasındaki güç ilişkilerini de mercek altına alır. Katolik Kilisesi, Boston’da sadece dinî bir kurum değil, aynı zamanda büyük bir toplumsal güç merkezi olarak karşımıza çıkar. Kilisenin gücü, toplumun farklı kesimlerine yayılmış ve derin kökler salmış bir oluşumdur. Dolayısıyla kilisenin çocuk istismarı skandalı, sadece rahipler üzerinden bireysel suçlar olarak değil, toplumsal bir yara olarak ele alınır. Bu yara, kilisenin toplum üzerindeki etkisiyle daha da derinleşir. Filmde, kilisenin gücü, birçok karakter üzerinden somutlaştırılır. Özellikle Cardinal Law’ın (Len Cariou) Boston’daki gücü ve etkisi, kilisenin toplum üzerindeki kontrolünü gösterir. Bu kontrol, sadece dinî alanda değil, siyasî ve sosyal alanlarda da kendini gösterir. Cardinal Law, bir yandan Boston’un en güçlü figürlerinden biri olarak tasvir edilirken, diğer yandan bu gücü nasıl kötüye kullandığı ve kilisenin içindeki suçları nasıl örtbas ettiği de açıkça ortaya konur. Katolik Kilise’nin yerel halkla olan ilişkisi, aynı zamanda toplumdaki sessizlik ve uyum üzerinden de işlenir.

Toplumun Sessizliği ve Tepkisizliği

Toplum, güçlü kurumlar karşısında genellikle sessiz kalmayı tercih eder. Bu sessizlik, hem bireysel hem de toplumsal bir korkunun yansımasıdır. Spotlight filminde, Boston toplumunun büyük bir kısmı, kilisenin gücü karşısında sessiz kalır. Bu sessizlik, sadece bireysel korku değil, aynı zamanda toplumsal bir uyumun ve itaatin göstergesidir. Filmde, toplumun sessizliği, kilisenin suçlarını gizlemesine olanak tanır. Bu sessizlik, hakikatin gücünün bastırılması anlamına gelir. Toplum, kilisenin gücü karşısında sessiz kaldıkça, bu güç daha da artar ve suçlar örtbas edilir. Bu durum, toplumun sessizliğinin ne kadar tehlikeli olabileceğini ve bu sessizliğin adaletsizliklere nasıl yol açabileceğini gösterir. Toplumun sessizliği, aynı zamanda medya ve gazetecilik açısından da önemli bir sorunu ortaya çıkarır. Eğer medya, toplumun sessizliğini kırmazsa, bu durumda medya da bu sessizliğin bir parçası hâline gelir. Spotlight ekibi, bu noktada toplumun sessizliğini kırarak, bilginin gücünü ortaya çıkarır ve toplumsal adaletin sağlanmasına katkıda bulunur.

Gazetecilik Etiği ve Araştırmacı Gazetecilik Örneği

Gazetecilik etiği, bilginin elde edilmesi ve paylaşılması sürecinde önemli bir rol oynar. Filmde, araştırmacı gazetecilik süreci, bu etik sorunlar üzerinden anlatılır. Gazetecilerin, bilgiyi nasıl elde ettikleri, kaynaklarla ilişkileri ve bu süreçte ne tür etik sorunlarla karşılaştıkları detaylı bir şekilde işlenir. Filmde, Spotlight ekibi, bilgiye ulaşmak için zorlu bir süreçten geçer. Bu süreçte, gazeteciler, kaynaklarla olan ilişkilerini dengeli bir şekilde yönetmek zorundadır. Örneğin, Michael Rezendes’ın (Mark Ruffalo), avukat Mitchell Garabedian (Stanley Tucci) ile ilişkisi, bu etik sorunları yansıtır. Rezendes, Garabedian’dan bilgi alırken, bir yandan da bu bilginin doğruluğunu ve etik açıdan nasıl kullanılacağını sorgular.

Araştırmacı gazetecilik, bilginin derinlemesine incelenmesi ve bu bilginin toplumla paylaşılması sürecini içerir. Bu süreç, genellikle uzun ve zahmetli bir çalışmayı gerektirir. Filmde, Spotlight ekibinin aylar süren çalışmaları, bu sürecin ne kadar zorlu olabileceğini gösterir. Ancak bu zorluklar, gazetecilik etiği ile birleştiğinde, bilginin doğru bir şekilde topluma sunulmasını sağlar. Gazetecilik etiği, bilginin toplum nezdindeki etkisini denetleyen bir unsur olarak karşımıza çıkar. Eğer bu etik kurallar doğru bir şekilde uygulanmazsa, bilginin gücü yanlış ellerde tehlikeli bir hâl alabilir.

Spotlight filmi, medyanın toplum üzerindeki sorumluluğunu, kilise ve toplum arasındaki güç ilişkilerini, gazetecilik etiğini, toplumun sessizliğini ve adalet arayışını gözler önüne sürer. Filmde, bir yandan gazetecilerin Katolik Kilisesi’nin çocuk istismarı skandalını ortaya çıkarma süreci, diğer yandan da medyanın gücünü ve bu gücün sonunda adaletin tesis süreci çarpıcı bir şekilde ele alınır.

Adem Suvağcı

 

DİĞER YAZILAR

1 Yorum

  • ahmet , 16/10/2024

    çok güzel bir yazı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir