Her Niyet Bir Tercihtir

İnsan, eyleyen bir varlık… “Eylemek” yardımcı fiili, günümüzde pek kullanılmasa da insan etmeye ve yapmaya devam etmekte, eylemde bulunmakta… Fakat insan, eylemesinin yanı sıra eylemine anlam katma ihtiyacı duyan da bir canlı. Bu ihtiyacı ise eylemlerinin öncesinde niyet ederek karşılamakta. Niyet, yapılacak işin gayesini ve farkındalığını göstermesi sebebiyle başlı başına bir bilinç halidir.

Sözlüklere bakıldığında niyet kelimesinin iki anlamla karşılandığı görülür. Bunlar, bir şeye kastetmek ile bir şeyin (hurma vb.) çekirdeği olmaktır. İlk anlam bizi niyetin yönelmek, azmetmek gibi anlamlarına götürürken ikinci anlam ise fiillerin (eylemlerin) özü anlamına götürür ki, bu da eylemi eylem kılan şeyin niyet (öz) olduğu sonucuna vardırır. Aynı zamanda her bir fiilin niyeti kadar değer taşıdığı sonucuna da varabiliriz. Zira bir şey, çekirdeğinde ne ise odur. Hiçbir şey çekirdeğinden fazla ya da eksik olmaz.

Niyet, eylemlerimizi tekrar bataklığından çıkaran ruhtur. Hayatımızda çok fazla tekrar fiili olduğu düşünüldüğünde (yemek yemek, ibadet etmek, müzik dinlemek vb.) niyetin ne kadar muazzam bir yer kapsadığı da görülür. Niyetsiz yapılan her iş, bilinçsiz bir hareketi ifade eder. Bilinçsizlik ise, insanın kendini inkâr etmesi, aklını yok saymasıdır. Hatta niyetsiz yapılan işlerde insan, hayvanla aynı konuma iner. Sözün özü niyet, insanın yaptığı işlere anlam katan, anlamı hayatın içinde görünür kılan bir bilinç halidir. Niyet, yapılan işin savsaklanmamasını sağlar. Basit işleri, basitlikten çıkarıp ulvileştirir. İnsanın kendine ve yaptığı işe saygısını gösterir.

Niyet, zihinsel/kalbî bir süreç olup bir yönelişi ifade eder. Adetleri, adetlikten çıkarıp anlamlı bir hale getiren sadece niyettir. Mesela yemek yememeyi, diyet ya da ibadet haline getiren başındaki zihinsel (kalbî) süreç yani niyettir. Yapılan işlerin değer kazanması da yine niyet sayesindedir.

İnsanın sorumlu bir varlık olması aynı zamanda niyetiyle ilgilidir. Çünkü niyetin, insanı sevk edici bir yönü vardır. Niyet edildikten sonra, insanın organları, bu niyet çerçevesinde harekete geçer ve gayeye ulaşmaya çalışır. O halde, insanın sorumlu varlık olmasının sebebi de aynı zamanda niyetidir.

Niyet, yapılmak istenen işe yön veren öz yani ruhtur. Bir işe niyet ederek yönelen biri; bilinçli olduğunu, belli bir gayeye doğru ısrarla ilerlemek istediğini göstermiş olur. Ayrıca her niyet bir tercihtir. Tercihler ise sorumluluk doğurur.

Terimler ansiklopedisi yazan Tehânevî’nin; “Niyet kalbin bir şeyde karar kılacak şekilde tam bir kalbî yönelişten ibarettir.” tanımı, niyetin kalbin bir fiili olduğunu, içten bir yöneliş ifade ettiğini ve de kararlılık içerdiğini gösterir. Her yönelişin bir bilinç içerdiğini düşünürsek niyetin, iradeyi yönelten güç olduğu sonucuna da varabiliriz.

Niyeti, insanın akıl ve arzusunun çatışması sonucu vardığı sonuç olarak da görebiliriz. Bu çatışmada bazen aklın bazen de arzunun istekleri yerine getirilir. Niyet de bu sonuca göre değer (anlam) kazanır. Arzuların tatmin değeri ile aklın tatmin değerinin bir olmadığı ise son derece açıktır. Arzuların, anlık hevesler peşinde ve yarını düşünmeden hareket etmek istediği malum olduğuna göre, niyetlere anlam katan değerin akıl olması gerektiği de ortaya çıkar.

İnsan, sürekli bir eylem (iş, oluş) halindedir. Niyet ise bu eylemleri, anlamlı bir bütünün içine yerleştirme gayretidir. Bu anlam, günah olabileceği gibi sevap da olabilir. Aynı şekilde doğru olabileceği gibi yanlış da… Burada insanın dünya görüşü devreye girer. Her insan, kendi anlamını yani hayata bakışını niyetine yansıtır. Hiç kimse kendi anlamının (kendinin) dışına çıkamaz. Dolayısıyla her insan niyetidir.

 

Sulhi Ceylan

 

 

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir