Fazıl’a
Bir cinnet her şeyi çözer diyorsun ya Fazıl, çözer elbet. Ezilip geçilmiş yaz akşamlarının karaltısı bir cinnetle yerle bir olabilir. Gazete köşelerinin sinsi haberleri, durmaksızın artan bir şeylerin istatistiği ve hatırımızdan çıkmayacak o marşal yardımları ve Fenerbahçe ve Kılıçdaroğlu ve sigara zammı ve şiir ki Lermantov’undur… Bunların üzerine cinnet ne güzel bir fikirdir Fazıl.
Kulaklarımıza ilişen bu çirkin şarkıların durması lâzım Fazıl. Yedi kat göğü olduğu gibi yerle birleştirecek türküler biliyoruz aksine. İçimizde bir umut var fakat hınç dolu gözlerle baktığımız şehre Cebrail’in ilişeceğini söylemek de muhakkak bir şair uydurmasıdır. Geriye kadından başka ne kalır ki o vakit? Aşk susmaktan öte bir şeyse, vallahi bir daha çay-sigara yapmayayım Fazıl. Hem bu arada sarı sayfaları seccade sanan adamlar var Fazıl.
Uzun caddelerin, şair köşelerinin, uzak hülyaların adamları henüz ölmemiştir Fazıl. Kimsesiz mağaraların eşiğinde çırpınan insanlar da vardır hâlâ. Ki onlar gözyaşlarını tespih niyetine kullanan adamlar değil midir? Bir saniye! Stephen Hawking’e dönmeli: “Yer çekimi ve kuantum teorisi, evrenleri kendiliğinden; yokluktan var etmiştir.” Adam doğru söylüyorsa diye korkuyorum Fazıl. İsa’dan başka İsa’nın doğumuna benzeyen doğumlara sahip tanrıların alayını yakmak istiyorum. Güzel adama gelmeyeceğim. Cinnet ahan da burada geçirilir çünkü. Huzur burada lügatten düşer. Yorgan burada üzerimize çöker. Uyku burada ağırlaşır.
Kurtuluşumuz diye başlayan cümlelerden vaz geçmek gerek belki. Belki de Kurtuluş, Üsküdar’da takılan güzel bir adamın adıdır sadece.
Bir gün sigaralar da küllerinden doğacaktır efenim, hürmetlerimle.
Edebifikir