Böyle olmalı. Zaman yine kendi seyrini yontmakta insan bedeninde. Tüm olağanca yorgunluğuyla biz bir, iki, üç sözümüzü geceye yakan müntehirler! İçimizde kaç ölüm var dirilmeyi bekler.
Sözler besleriz yalın halimize. Yalından kim geçmişse içimizde bekletip uzak deriz. Uzak demek bize belki de bir nebze olsun rahatlık verir.
Niye kendimize sapladığımız korkularımızla yüzleşmekten çekiniriz. Bunu bilemiyorum. İnsan kendi acizliğinde sürekli yenilir. Yenildikçe büyüyen bir orman kaplar içini. O, o ormanda tek başına kalmış bir larva gibi. İnsan.
İçimde bu gün insan üzerine tanımlamalar geçti. Bir çok düşünürün insan tanımları üzerine düşündüm. Her düşünür, insanın bir yanına vurgu yapmıştı. Bu yüzden her tanım eksik bir tanımdı. Çünkü bir evreni tek bir kalıpla anlatmak yanlıştı. Hepsine bilendim. Ama hepsine acıdım.
Kendime yürüdüm. Kendimce olabildiğince korkunçtum. Yüzleşmek istediğim herhangi geceden biri yine. İnsanın kendi kendisiyle yüzleşmesi. Soran ben, cevaplayan ben, yargılayan ben, yargılanan ben. Tüm çıkmazlarda insan, kendine kaçar yine. Kendine yürümek aslında kendine yürümenin diğer adıdır.
Şiir tüm zihinsel ve kalbi kıpırtılardan doğar. Bir şair şiir yazıyorsa kendini olabildiğince yargılar. İçindeki yolculuk bir şiir süsünde ortaya çıkmışsa, bu onun cinnetlerinin bir çıktısı sayılabilir. Bir yürek burkulması, bir kriz, bir acıyan yana tuz basmadır. Şiir öyle kolay değildir.
Başı ağrıyan ben, baş ağrıtan bir günün hesabını dermişken, önümde kımıldayan saatin kaça doğru gittiğini son sürat fark ediyorum. Genç ölüsü, insan bedeninde ölüm; her ölüm anında yeniden doğar. Ölüm yeniden doğuştur bunu sayfalara sormak yanlış.
Saat: 01:07 belki alınganım. Bu yüzden belki de kelimelere küslüğüm. İçimden gelmeyen cümleleri dışımdan söyleyemem. Ben diyorum kendime uzaktan. Kendime ben deyişim, karşımda bir sen olarak duruyor. Yani ben uzaktan ben derken yakınıma bir ses düşüyor. Bunu işaretliyorum. Oysa şimdi zaman kımıltılı bir şeydi önümde ve ben bu zamanla başı dertte olan bir sendim. Bunu imledim.
Saat: 01:08 dakika farkıyla kendime mesafeler adıyorum. Mesafe tüm gülünç yanlarıma belki de bu öğrenci evindeki, yani kendi evimin pıhtılaşmış ismidir. Kaç baş eğdim, kaçını gömdüm takvimlere. Kaçından kaçtım, oysa hepsinde duran yine bendim. Ben yani kendimin baş öznesi, hem yargılayan hem de yargılanan. İçi boş bir hazire gibi evet hazire kendi yalnızlığıyla içinde öldürdükleriyle duran.
Tanımlar bir cemiyetin anlama dair yorumlarıdır. Şiirlerde geçen tüm kavramlar o dilin pelesenk ifadelerinden farklı anlamlar sunar insana. Anlamak belki de zordur söylenen kelimeler. Hep bencesini dolandırdığım cümleler, cümleler bazen isyandır, bazen nikbin bir hal, bazen küsülü kalmış her şeye anlamdır.
Saat: 01:14 bekleme odası yalnızlığı. Dumanlanmış bir oda, gürültülü sessizlik. Kitaplar çağırması. Benim seslenmelerim. Tüm iletişimimi döktüm ortaya, kitaplara dön, şarkıları dinle, uykuyu sadece izle.
Bilal Can