2120: Yüz Yıl Sonraki Dünya

50 yıl sonrasını düşündüğümüz zaman aklımıza “Peki, yüz yıl sonra neler olacak? Teknoloji nereye evrilecek?” soruları geliyor. Fütüristlerin iddia ettiği gibi uçan araçlar, yeraltına inşâ edilen dev şehirler, çip takılan, kumanda edilebilen, heklenebilen insanlar gerçekten olacak mı? Karşılaşacağımız dünya, gerçekten yaşamak istediğimiz ya da isteyeceğimiz bir dünya mı olacak?

Geride bıraktığımız bir asır içerisinde ortaya atılan gelecekle ilgili iddiaların ya da gelecek okumalarının birçoğu isabetli olmadı belki ama bu durum isabet edilen noktaları görmemezlikten geleceğimiz anlamına gelmiyor. 2022 itibarıyla uçan arabalar gerçekleşmemiş, elektrikli arabalar ya da ses hızına ulaşan araçlar kullanıma girmemiş ya da yaygınlaşmamış olabilir. Ancak dünyanın yaşadığı son yüz yıllık zaman dilimine baktığımızda teknolojik olarak gelinen nokta dikkatli zihinleri ürpertecek boyutta. Bugünden daha ileriye mesela yüz yıl sonrasına baktığımız zaman karşımıza nasıl bir tablonun çıkacağını, 2120 yıllarında nelerle karşılaşacağımızı kestirmek güç olmasa gerek.

Teknolojik Tehlikeler

Dijital devrimin gelişerek ilerlemesi aslında ilk bakışta olumlu gibi görünse de insanı korkutması gereken birden çok boyuta sahip. Dijital çağ, kendini ileriye taşıdıkça insanı ve içinde yaşadığı dünyayı deforme etmeye, onu yaralamaya, tahrip etmeye devam ediyor. İnsanın ruhunu öldürüp bedenini kutsayacak bir çağdan korktuğumuzu söylerken şimdi insanın ruhunun yanında bedeninin de ortadan kaldırılacağının söylendiği bir çağa doğru gidiyoruz.

Komplo teorisi gibi görünen itirazların haklılık payını görmezden gelmeye devam eden ve âdeta teknoloji bağımlılığı yaşayan insan, dijital köleliğe doğru yürüyüşünü koşar adımlara dönüştürüyor. Bu kontrolsüz gidiş, teknolojinin beraberinde getirdiği dijital çağın her an yörüngesinden çıkma ihtimali, normal şartlarda insanları korkutmalı ve daha temkinli hareket etmelerini sağlamalı. Oysa bugün dijitalleşme ile sosyal hayatın bitme noktasına geldiği ve sanal hayatın onun yerini aldığı halde neredeyse hiç kimse “neler oluyor?” sorusunu kendisine sormuyor. Hatta birileri “bu dünyaya zarar vereceksek, o zaman uzayda başka gezegenlere taşınma, koloni kurma, hayata daha az nüfus ve insanla devam etme!” fikirlerini taşıyorlar.

Tüm bu eleştirileri zihnimizin bir köşesinde tutmak kaydıyla önümüzdeki yüz yıl içinde üzerinde yaşadığımız dünyada nasıl bir teknolojiyle karşılaşacağımızı düşünmemiz gerekiyor. Bu noktada bazı sorular sorup bunların cevabını almak mecburiyetindeyiz. Üzerinde duracağımız konu, yüz yıl içerisinde karşımıza çıkması muhtemel teknolojilerin ne olacağıdır. Geleceğin teknolojisini ve dijital gelişmeleri fark edersek, karşımıza çıkacak muhtemel tehlikeleri de az çok tahmin etmiş, onların arkasındaki kötü niyetleri, gerçek düşünceleri görmüş oluruz.

Cevabı Zor Sorular

Son yüz yıldır insanın kendisine sorduğu bazı sorular var: Ölümsüzlüğü keşfedebilecek miyiz? İnsan ömrünü ne kadar uzatacağız? Hiç bitmeyen ya da kendi kendini devamlı yenileyebilen enerji bulabilecek miyiz? Başka gezegenlere seyahat edebilecek, oralarda koloni kurabilecek miyiz? İşte bu sorulara verilecek cevaplar dünyanın nasıl bir yer olacağının da cevabı olacak. O yüzden bilimle uğraşan her insan dikkatli düşünmek, bilinçli fikir üretmek, dünyaya ve tüm insanlığa karşı sorumlu olduğunu unutmamak mecburiyetindedir.

100 Yıl Önce 100 Yıl Sonra

Sinemaya meraklı olanların, bilimkurgu filmleri üzerinden geleceğin dünyasını hayal etmekte zorlanmayacağını biliyoruz. Özellikle bilimkurgu ve distopya türündeki filmleri izlediğimizde birilerinin, geleceğin dünyasını elli hatta yüz sene önceden şekillendirmeye çalıştığını fark ederiz. H. G. Wells, 1895 yılında kaleme aldığı “Zaman Makinesi” kitabında geleceği kurgulamaya çalışıyordu. Yine A. Huxley’in “Cesur Yeni Dünya”, Y. Zamyatin’in “Biz”, George Orwell’in “1984” isimli romanları distopya türünün en önemli eserleridir. Bu eserler yayımlandıktan belli bir süre sonra film olarak izleyiciyle de buluşturuldu.

Bahsettiğimiz eserlerin ortak noktası yazıldıkları zaman diliminden sonrasını düşünüp alternatif bir geleceği anlatmasıdır. Yakın zamanda yeniden çekilen “Blade Runner: Bıçak Sırtı 2049” (2017) filmi de bize farklı bir gelecek ve daha gelişmiş bir teknoloji sunuyor. Bu filmde de gördüğümüz gökdelenler bugünkülerden biraz daha farklı. Gelecekteki gökdelenler çok daha büyük ve yüksek olacak.

Son yüz yıldır insanoğlunu en çok cezbeden ve kendisine çeken Ay ve Mars seyahatleri 2120 yılına geldiğimizde gerçek olacak. Hem uzay seyahatleri hem de bu iki gezegende koloni kurma düşüncesi fütüristlere göre gerçek olacak. Bugün bile Ay ve Mars için turistik seyahatin konuşulduğunu hatırımızda tutalım. İlerleyen zamanlarda dünyadan Ay’a ve Mars’a gidiş için çok daha hızlı araçların geliştirileceği, planlanan bu seyahatlerin çok kısa sürelerde yapılacağı tahmin ediliyor.

Başka bir yazının konusu olacak Neom projesini bilenler, dijital çağın resmi şehri olarak inşâ edilecek bu devasa teknoloji kentinde yaşayan insanların ihtiyaçlarını dronların karşılayacağını, en azından kurgunun bugün öyle yapıldığını hatırlayacaktırlar. Devasa gökdelenlerin olacağı Neom şehrinde insanlar kaçıncı katta yaşarsa yaşasın kargoları, alışveriş paketleri dronlar sayesinde camdan teslim edilebilecek. Ancak 2120 yılını düşündüğümüzde karşılaşacağımız dronlar bu bahsettiklerimizden biraz daha farklı olacak. Bunlar mega dronlar olmaları ile diğerlerinden ayrılıyorlar zira bunlarla paket değil de ev taşıdığınızı düşünün. Kaplumbağa gibi gitmek istediğiniz her yere bu mega dronlar sayesinde evinizi de basit bir şekilde taşıyabileceksiniz.    

Değişen Dünya

Günümüzde kullanılan 3D yazıcılar insanlara büyük kolaylıklar sağlıyor. Ancak şu an kullandığımız bu yazıcıların yüz sene sonraki halini düşünmeye başladığımızda onlarla neler yapılabileceğini tahmin etmekte güçlük çekebiliriz. 3D yazıcılar önümüzdeki yüz yılda mega 3D yazıcı olarak belki de daha farklı bir isimle karşımıza çıkacak. Ama neticede bizler bu gelişmiş teknoloji ile evimizin tasarımını, kullanacağımız mobilyaları bireysel olarak yapabileceğiz. Fütüristlere bakarsak sadece mobilya ya da dekorasyon tasarımında kullanmayacağız bunları, istediğimiz yemekleri de yine bu dev yazıcılarda basacağız.

Bilim kurgu filmlerine yine kısa bir dönüş yapalım. İzleyenler bilecektir, bu filmlerde sıklıkla karşımıza hologramlar çıkar. Bu hologramlar lazer ışınları sayesinde gerçekleştirdikleri 3D görüntü işlemleriyle bizi hayrete düşürür. İşte bu hologram teknolojisi yakın gelecekte hayatımıza dâhil olacak. İletişimde bir devir kapanacak yeni bir devir açılacak. İşte o devir hologram devri olacak. Dijital çağın sunacağı teknolojik imkânlarla hologramı kullanacak ve toplantılarımızı, özel görüşmelerimizi eğer istersek evimizde ya da başka bir yerde yapacağız. Aileniz ya da yakınlarınız sizden ne kadar uzak olursa olsun onlarla bu hologram teknolojisi sayesinde istediğiniz mekânda ve yan yanaymış gibi görüşeceksiniz.

Su’da Yaşam Mümkün mü?

Platon’dan Thomas Malthus’a kadar insan nüfusunun belli bir sayının altında tutulması düşüncesi iki bin yıldan fazladır insanoğlunun gündeminde. Kaynakların sınırlı, insan nüfusunun ise bu kaynakların karşılayamayacağı kadar hızlı arttığı teorisinden hareket eden düşünce, insan nüfusunu sınırlandırmak gerektiği sonucuna varıyor. Bu kaynaklar sadece gıda değil elbette. Yaşadığımız yeryüzü şu an için insan nüfusunun yerleşmesine imkân sağlasa da gelecek yüz yıl içinde insanlar su altında yaşamak zorunda kalacak. En azından bu iddia şu an için dile getiriliyor ve su altında yaşam deneyimine yakın bir zamanda mecbur kalacağımız konuşuluyor.

Su altında inşâ edilecek şehirlerle ilgili daha şimdiden çizimler gerçekleştiriliyor, tasarımlar yapılıyor. Bu şehirler bugün için genel olarak “balon şehirler” tarzında düşünülse de ilerleyen süreçte bu düşüncenin de birkaç adım ileriye sıçrayıp başka bir şeye dönüşmesi muhtemel görünüyor. Peki, su altında “balon” ya da “fanus” gibi bir şehirde yaşamaya başladığımızda insanlar birbirleriyle nasıl iletişim kuracaklar? Fütüristler bu soruyu da soruyor ve cevap olarak da sentetik telepati ile iletişime devam edileceğini söylüyorlar. Yani birbirimize mail atar gibi, en azından o kolaylıkta iletişime geçeceğimiz öngörülüyor. Düşüncelerimizin insan beyninde oluşan birer elektrik sinyali olduğunu kabul edersek bu iddianın temel anlamda gerçeklik payının olduğunu düşünebiliriz.

Bugün, iklim değişikliği sorunu üzerinden büyük verilerin toplandığını biliyoruz. Küresel ısınma sorunu, ozan tabakasının delinmesi, dünya genelinde meydana gelen depremler ve tsunamiler… İşte tüm bu sorunlara çözüm üretmek için kasırgaları kontrol etme, yağmur yağdırma gibi hava olaylarına müdahale etme ve onları kontrol altında tutma teknikleri ilerleyen zamanda çok daha gelişecek. Fütüristlere göre 2120’li yıllara geldiğimizde hava hareketleri tamamen insanın kontrolüne girecek. Ancak insanın doğayı bu kadar kontrol altında tutma isteği ve bu isteğin gerçeğe dönüşme çalışmaları doğayı yani tabiatı başka bir şeye de dönüştürebilir; doğa kendisini resetleyebilir.  

İnsan ve Çip

Bugün için bize hiç de akıllıca gelmeyen insana çip takılması, gelecek yüzyılda karşımıza çıkacak bir realite… Fütüristler çip meselesine olumlu açıdan bakıyor ve bizi bu işe özendirecek örnekler üzerinden okuma yapıyorlar. İnsan beyninin mevcut hızından çok daha hızlı çalışması için insan-bilgisayar bağlantısının sağlanacağı yeni dönem için en iyimser tahmin 2050 yılı. Şu an için bazı Avrupa ülkelerinde insanlara çip takılması prototip olarak uygulanıyor. Ama 2070’li yıllara geldiğimizde insan beynine çip takılması artık çok doğal ve hiç yadırganmayan bir durum olacak. Şimdi bu teknolojiye ve buradan elde edilecek verilere eleştiride bulunsak da ilerleyen süreçte küresel akıl insanları bir şekilde çip takmaya ya ikna edecek ya da bu işi çok cazip bir hale getirerek insanların kendi istekleriyle bunu yapacakları ortamı oluşturacak. Sosyal hayatın sanal hayata karşı yenilmeye başlayacağı bu geleceğin dünyasında insanların beyinlerine çip takarak bu tarz teknolojiler aracılığıyla yeni iletişim yollarını kullanmak zorunda kalacaklar gibi görünüyor. Dijital çağın bir hastalığı olan bu durum maalesef şu an için günümüz insanına olumlu, güzel bir şey gibi sunuluyor.

Herkesin çip taktırdığı bir dünyada sanal gerçeklik gözlükleri aracılığıyla daha önce deneyimlemediğiniz bir şekilde arkadaşlarınızla, eşinizle, dostunuzla istediğiniz mekanlarda iletişim kurabileceksiniz. Daha önce açıkladığımız 3D yazıcı ve hologram teknolojisinin imkanlarını beynine çip takılmış bir insanın imkanlarıyla birleştirdiğinizde resmin bütününü daha net görebilirsiniz. Bu teknolojiler aslında birbirini tamamladıkları için bir tanesine kapıldığınız zaman diğerleri de size gayet masum gelecek ve zararlı olduğunu düşünmeyeceksiniz. Zaten esas aldanma ve illüzyon da bu ilk adımlarla başlayacak.   

Geleceğin Dünyası

Tüm bu senaryolara rağmen küresel sıcaklık sorunu devam ettiği sürece dünya, üzerinde yaşanmaz bir yere dönüşecek gibi görünüyor. 2120 yılına gelindiğinde insanların hastalıklardan ölmek, organ yetmezliğinden hayatlarını kaybetmek gibi sorunları olmayabilir. Hatta bugün için yaşadığımız birçok sorunu yapay zekâların inanılmaz gelişimi ile de aşabilecek duruma geleceğiz büyük ihtimalle. Bugün gördüğümüz teknolojik gelişme bunları vadediyor belki ama unuttuğumuz en önemli şey dünyaya ve doğaya çok fazla müdahale ediyor olduğumuz gerçeğidir. Bu müdahaleler sonunda tabiat kendi kendisini resetlerse, işte o zaman bizden sonraki nesillerden bahsetmemiz mümkün olmayacak.

Dün yapılan tahminlerin büyük kısmında yanılmış olmamız, hatalı çıkarımlarda bulunmamız bugün ortaya attığımız gelecek senaryolarında da yanılacağımız anlamına gelmiyor. Elbette bu senaryoların kötülerinde yanılmayı arzu ediyoruz. Ancak iyi senaryoların olması için tabiata, dünyaya bu kadar müdahale etmek, düzene çomak sokmak olmayacak mı? Öyle olduğunda sahip olduğumuz teknoloji, yaptığımız hatalardan dönüşe imkân sağlayacak kadar ilerlememiş, gelişmemiş olacak. O yüzden insanoğlu dijital çağı geliştirirken kendi cehennemini oluşturmadığından emin olmak zorunda.  

Davut Bayraklı 

İlgili Yazılar

İnsanın Dizaynı ya da Trans Hümanizm
Teknolojik Tekilleşme
2050’de Nasıl Bir Dünya Olacak?
2070’de Nasıl Bir Dünya Olacak?

 

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir