Sorgulama: Yılların Üzerindeki Edebifikir Kokusu

Edebifikir 5 yaşına bastı. Fikir ve edebiyatla günler geçiyor derken bir de baktık 5. yılımıza girmişiz. Yazarlarımıza, yılların üzerindeki Edebifikir kokusunu sorduk. Kalbimizin burçlarında demlediğimiz anların hayata dokunduğu yerleri aradık…

***

Bahadır Dadak: 26 yıllık güzide ömrümün 24 senesini taşrada geçirdim ben. Küçük mutluluklarla yetinmesini bilen şen insanların bulunduğu küçük, küçücük bir kasabada… Kâh bir kelebeğin kanadında toz oldum kâh uçsuz bucaksız ovalarda şen şakrak şiirler söyledim, kâh nergislerin çevrelediği okul yollarında esrarengiz hayaller kurdum… Katsayısı şimdiki kadar yüksek olmasa da her daim edebiyata, fikre ve eyleme meyyal bir yapım vardı. Babaannemden ötürü… (Yeryüzünde ‘ajansı almak’ deyimini ilk defa kullanan, ülke başkentlerini ve il plaka kodlarını ilk defa ezberleyen ve 5 yaşına yeni girmiş sümüklü bir çocuğa bakarak Tanburi Cemil Efendi’den bahseden ilk insan babaannemdir.) Edebifikir’in son 3 senesine yetişebildim, daha evvelini bilmiyorum. Yaklaşık son 2 senedir yazıp çizdiklerimi değerli editörümüze göndermeye başladım. Özellikle Mehmet Erikli, M. Raşit Küçükkürtül, Sulhi Ceylan, Raşit Ulaş ve Davut Bayraklı ile ünsiyetimin artmasıyla okuma portfolyom genişledi, kitaplara olan ilgim arttı. Zaten kurtlu bir adamdım hepten kurtlandım. Son iki senede resmen yaşlandım, saçlarım döküldü, gözlerim bozuldu (24 senedir kronik hipermetropum; sağ 2, sol 2,5) Yakını görememek kadar saçma sapan bir şey olamaz! Bazen keşke Sulhi abi hayatımıza girmemiş olsaydı diyorum. Bu bağlamda Edebifikir benim için bir okuldur, belki çok klişe olacak ama kendimi bulduğum bir okuldur. Herhangi bir edebiyat ortamında böylesine bir samimiyeti, böylesine umarsız bir mizah anlayışını asla bulamazsınız. Kadı ki modern edebiyatı birçok yönüyle marazlı buluyorum. Hem sonra okur… Okurun potansiyel bir algıyla sizinle kurduğu muazzam bağ… (Gerçek Merve’siz bir güne uyandığımızı düşünebiliyor musunuz? Hafazanallah! Kapa parantez) Son dönemlerde Feyza Yapıcı’nın derinlikli yazıları… Bunlar kısa ömrümüzü değerli kılan şeyler. İnanır mısınız siteye girdiğim an istemsiz olarak endorfin salgılamaya başlıyorum. Sondan bir önceki cümleyi sırf Abdullah Karaca ismini cümle içerisinde kullanmak için yazıyorum. Evet, böyle…

Aydoğan K: Zaman ne kadar yavaş ilerlemiş. Sadece 4 yıl mı olmuş?

Edebifikir’in basılı dergi günlerini hatırlıyorum. Sulhi, MÇolak ile Maltepe’deki ofiste kafa kafaya vermişler, dergideki yazılarda kullanılacak görselleri arıyorlardı. İçimden “Aaah gençler işte! Heves ediyorlar tabiî. Yazık.” dediğimi hatırlıyorum. Sonra MÇolak evlendi, bıyık bıraktı, kavurmalı pide ısmarlarken tereddüde düştü ve askere gitti. Sonra Sulhi bekârdı. Aradan biraz zaman geçti, bekârdı. 5 yıl olmuş bekârdı. Ama kavurmalı pide ısmarlarken zerre tereddüd yaşamadı.

Edebifikir benim için, haftada en az beş defa Sulhi’den duyduğum “Yazsana… Yazmayacak mısın? Bişi yazsaydın iyiydi… Yazsan da okusak… Bu köşe yaz köşesi, bu köşe kış köşesi, ortadaki su şişesi.” gibi konuşmalara muhatap olmama yarayan bir site.

Edebifikir’de sevdiğim ve sevmediğim ve artık hiç sevmediğim insanlar yazıyor. Hepsini tanımaktan mutluyum. Aradaki samimiyeti kullanarak editörü yönlendirmeye çalışan ergen tiplerden de kurtulmamız gerekiyor. Nisa Kolları Sorumlusu ve Ombudsman olarak bu da özeleştirimdir.

Bir gün Edebifikir olmazsa, tuhaf ama dünya yine de dönmeye devam edecek. Yine yazacak olanlar yeni mecralarda yazar, yazmayacak olanlar yazmaz. Dünya batmaz. Dünya bir gün batar ama bu yüzden batmayacak. Yıllar geçtikçe aramızdan ayrılanlar, öteki dünyaya transfer ettiğimiz arkadaşlar olacaktır ve korkarım ki ilk kaybımız Davut Bayraklı olacaktır. Gerçekten çok yaşlandı ve uyanamıyor sabahları.

Eskişehir’e ve oradaki dostlara selamlar.

Editörün Aydoğan’a cevabı:  Siz Aydoğan’ın anlattıklarına bakmayın. Aslında Aydoğan’ı keşfeden Edebifikir’dir. Ondaki cevheri görüp işleyen ve ortaya elması çıkaran yine Edebifikir’dir. Anlattığı olay da öyle gerçekleşmedi. Yıllar önce dergi için görsel ararken kendisi geldi, gözlerinde acaba benim yazımı beğenirler mi, ben de onlar gibi yazabilir miyim bakışı vardı ve biz de yazık deyip kendisini kadroya aldık. Böylece yazmaya başladı. İlk yazılarının nasıl olduğunu biz biliriz sevgili okur siz değil!

Mehmet Raşit Küçükkürtül (O şimdi Asker): Ezine’nin enfes bir tabiatı, harikulade bir havası var. Edebifikir’i buraya taşıyalım, kaz dağları yakın; oksijeni de bol burasının. Edebifikir varlığıyla değil, potansiyeliyle heyecan veriyor. Ayrıca nizamî savaşı değil, gerilla savaşını benimsemiş olmasını seviyorum. Edebifikir biraz da Sulhi Ceylan demek benim için. Askere gelince Sulhi Ceylan’ı daha çok sevdim. Davut Abi’yi daha iyi anladım. Aydoğan K’ya çay ısmarlama iştiyakım daha çok arttı. Abdullah Karaca… Ah! Abdullah Karaca beni ziyarete gelecek mi? Askerden dönünce daha mufassal bir cevap yazmak isterim.

Mustafa Çolak (O Şimdi Asker): Edebifikir benim için beş yaşından daha yaşlı ve bu durum bende garip bir hüzne sebep oluyor. Çünkü bu yola başlamamızın sebebi de garip bir hüzündü. Evet son zamanlarda sitede pek görünmesem de Edebifikir’in salt yazı yayınlama sitesinden ziyade hüzünlü bir dostluk ve aksiyon birlikteliği olduğunu bilmek, bu oyunun gerisinde kalmadığımı bana hatırlatıyor. Edebifikir demek insan demek benim için. Dolayısıyla fikir demek. Hayatın ta kendisi demek. Yani evlilik ve askerlik demek. Yani ölümün ta kendisi demek. Bunu bilenler bilir. Yazacak çok şey var ama Edebifikir, yazmak kadar yazmamak aynı zamanda. Kısacası Edebifikir benim için dünyanın en iyi yağ ve kireç çözücü markasıdır. Ovalamadan temizlik. Nice yıllara…

Emre Baştuğ: Az evvel bankadan geldim. Devletin ‘’Yeni evleneceklere çeyiz katkısı’’ ödeneğini sordum. Henüz bilgi vermediler. Kim bilir ne zaman başlayacak. Çeyiz katkısı uygulaması başladığında belki de benim ufaklık Davut abinin iki numarayla sokaklarda top peşinde koşturuyor olacak. Aydoğan K’nın evinin pencerelerini kırıp kaçıyor olacaklar. Bu uygulama bizi teğet geçer.

Evet, beşinci yıla girdik! Edebifikir hangi birimizi evlendirdi? Davut Bayraklı, Ömer Ertürk, Aydoğan K, Mustafa Çolak ve nice Edebifikir emekçileri… Hanginiz evlenirken Edebifikir’den destek gördünüz? Tersine, hep köstek oldu. Evlilik fonu oluşturup hanginize bir koltuk takımı, çatal-bıçak takımı almanız için arka çıktı? Hiç birinize! Bir temsilci yollayarak Edebifikir adına bir çeyrek taktılar mı size? HAYIR! Davut Bayraklı’nın nikâhını hatırlayın. Saf, temiz düşüncelerimizi kullanarak bizleri ayartıp nikâhta evlilik aleyhine pankart açtıran Edebifikir ideolojisi değil miydi? Evlilikten soğuttuğu için bugün birçok Edebifikir takipçisi gencin evlenecek olsalar kenarda üç beş kuruşları yok. Evlilik arefesindekilerin, ‘’daireyi 1+1 tutayım da,  fazladan eşya alma derdinden kurtulayım’’ demelerinin altında hep Edebikifir’in bugüne kadar gençleri evlilikten korkutarak yastık altı yapmalarına mani olması yatar.

Evet, Edebifikir bugün beş yaşına girdi. Ama biz kırgınız. Üzgünüz. Derdim Edebifikir’den bir çeyreklik koparmak ya da salon halısını bedavaya getirmek değil. Edebifikir’den tek isteğim, gençleri evliliğe teşvik edecek çalışmalar yapmasıdır. Bunu için öncelikle Kadıköy’ün günahkâr sokaklarında evliliğin önemi üzerine bir nümayiş gerçekleştirmelidir. Daha sonra Sulhi Ceylan beş hafta sürecek ‘Evlilik ve Kazanımlarım’ başlıklı söyleşiler gerçekleştirmelidir. Ancak o zaman Edebifikir’in bizde karşılığı olur ve ancak o zaman bir beş yıl daha sürecek gücü kendisinde bulabilir.

Muhammet Emin Oyar: Edebifikir 5 yaşında da olsa 55 yaşında da olsa üzülmem. Ama bir tek sitemim var; yaşlanıyoruz… Edebifikir yaşlanıyor, yazarları yaşlanıyor. Şurada kaç tane bekâr yazar kaldı. Kalanların da büyük kısmı zihnen evli zaten. Konuyu bağlamaya çalıştığım yer “evlilik” değil. “Bekâr yazar az kaldı” derken buradan gençlere seslenmek istiyorum. Gençler siz ne iş yaparsınız? Birkaçınız bu kadroya dâhil olsanız fena mı olur? Her neyse, belki de buradaki en genç yazarım ama benim bile saçlarıma aklar düşmeye başladı. Bunun sebebi Edebifikir mi? Olabilir. Ama öyle olsa bile pişman değilim.

Onu bunu bırakın da geçen gün Bim’e gittim. İçeceklerin olduğu tarafta bir de ne göreyim? Niğde gazozu! Tekli de satılmıyor, alacaksan altılı alacaksın. Ohh! Edebifikir 5. yaşına girerken alacağımız en güzel hediyelerden birini Bim bize vermiş daha ne olsun…

Bilal Can: Sanki dün gibi. Hep öyle denilir ya. Sanki dün gibi, aklımıza gelen rahatsızlıkları sıraladığımız, sıkıntılarımıza çare arama girişimlerimiz, sevgilerimiz, hüsranlarımız, beş parasızlıklarımız, zar zor dergi çıkartma girişimleri, yazılar, sesler, renkler, anlamlar. Acil yazılar, acil eylem planları, acil hâl açıklamaları, acil nümayişler, ben sanırım hep bu acillikle hayat öpücüğü sağladım Edebifikir’e. Bir müddet geldi ki artık acil olmadan yazılar yazamaz oldum. Acil bir durumun olması gerekliydi ve ben de bunu acilen yazmam gerekirdi. Edebifikir ve aciliyet. Konu ne olursa olsun, acildi ve hemen sağlanması gerekirdi.

Edebifikir serüveni bir dizi hikâyenin de başlangıcı oldu. 5 senelik süreç içerisinde tanıdığım insanlar arasında ayrıca Edebifikir ekibinin girmesi hayatımda çok büyük değişikliklere yol açmadı. Hâlâ makarna yiyorum çünkü. Hâlâ maaş zamanlarını iple çekiyor, hâlâ aynı şekilde yazılar yazıp kitaplara dalıyorum. Keşke Edebifikir ekibinde zengin bir arkadaşımız olsaydı da hayatımıza deste deste banknotlarla dokunsaydı, bize istediğimiz kitabın hesabını yapmadan, iki ay önceden hesap planlarına eklemeyi beklemeden alabilseydi. İstenilen dergilere abone olmamızı, istediğimiz dergiyi çıkartma gücü, istediğimiz çay ocağında istediğimiz kadar çay içebilme olanağını sağlasaydı. Ama yoktu, hepimiz fakirdik ve bu yüzden hayatımızda büyük değişiklikler olmadı.

5 senelik süreci değerlendirirken Edebifikir olarak hep veren elin alan elden üstünlüğüne inanıyorduk. Dünya gittikçe zalimane bir tavra bürünüyordu, insanoğlu kendi yabancılığında boğuluyordu. Her geçen gün ömür sermayesinden tüketiliyordu, sermayesi güçsüz olan insan için sağlam yardımlar sunulmalıydı, bir insanı bile kendine getirmek kârdır mantığıyla hareket edildi. Her şeyin ekonomik temellerle açıklanması artık canımızı sıkıyordu. Ekonominin canı cehennemeydi. İnsan kendi çığlığına sağır, içine yabancıydı. Bu yüzden kendine getirilmesi gerekiyordu. Bu getiriliş bir daha dönmemeye, bir daha yenilmemeye endeksli olmalıydı. Bu bir dert idi ve biz bu derdi seviyorduk.

Hani bir söz vardır. İnsanları birbirine en çok yaklaştıran acılarıdır. İnsanoğlu en çok acıdaşlarıyla yakınlaşabilir, içini dökebilir, içine çekebilir, içine çağırabilir. Edebifikir acıdaşların birleştiği bir yer olarak varoluşsal iç sancılarını ortaya koyarken bunu hiçbir biçimde sürrealist, toplumsal gerçekçi ya da romantik bir biçimde sunmayı, popüler angajmanın diliyle haykırmadı. Acının bir dili olsaydı bu en çok susmak olurdu ama acının teşhisi için de söylenmesi gerekiyordu. Edebifikir acıyı söylüyordu.

Evet 5. yıla girdik. Ne başımız göğe erdi, ne de elimize bir şey geçti. 5 yıl önemli. Kalkınma planlarından 1. ve 2.’si kelebeğin ömrü, karıncanın kaderi… Hepsi için 5 yıl devasa bir süre. 5 yıl boyunca üzüntümüz arttı. Derdimiz genişledi. Sözlerimiz çoğaldı. Memnun ve mutlu değiliz 5. yıla girdiğimize.

Taraf tutmayan insan şahsiyeti felce uğramış insandır” diyor Cemil Meriç, şahsiyetli insanı dünyanın kirine karşı savunma hattı oluşturmaya çağırıyor, kendini kaybedeni ise kendine çağırıyor.

Edebifikir 5 yıldır burada. Sen neredesin?

Abdullah Karaca: Şu sıralar kendini çok sesli bir koronun ahenkli melodisine bırakmış bir izleyici gibi hissediyorum. Beş yıl değil elli yıl da geçse kendimi hâlâ o ezginin peşinde koşuyor bulacağım.

Beş yıl içinde çok farklı kıtalara gittim. Her bir yazıda bir başka âdemle tanıştım, daha dünyada insanlar yokken bu dünyanın ne kadar da kalabalık ve sıkıcı olduğunu konuştuk.

Eylemsiz duramazdık, her bir araya gelişimiz ‘can sıkıntısı’ndan başkası değildi. Her buluşmalarımızda ayrılık bizi Moda’nın köşe bir yerinde bekledi.  Biz bizeyken mutluyduk ancak her eve dönüşlerimizde sevinçler kursaklarımızda yara yaptı.

Edebifikir’in bendeki varlığı Zbigniew Preisner’ın ince kıyım notaları kadar can acıtıcı.

Oldun bir kere.

Hayatımıza girdin bir kere.

İnsan yarasıyla yaşamasını bilmeli.

Davut Bayraklı: Ben evli barklı, yakında çocuğu olacak bir adamım. Böyle edebiyat, sanat, entelektüel işlerle bağımı yavaş yavaş, dikkat çekmeden koparmaya başladım. O yüzden bendeki Edebifikir’in karşılığı gittikçe uzaklaşan bir ses, bir ıslık, bir nida gibi şu sıralar. Çocuk bezinin kaç lira olduğu, bir çocuğun günde kaç bezini kirlettiği gibi realist bir akımla ilgileniyorum şu sıralarda. Belki Edebifikir bir yarışma düzenleyip bana çocuk bezi hediye ederse edebiyata ve sanata yeniden dönüşümü kutlamaya başlayabilirim. Hem Mustafa Çolak, Ömer Ertürk, Aydoğan K, Mehmet Erikli gibi benim ardımdan açtığım yolda yürüyecek yeni arkadaşların da hayatında en çok ses getirecek şey bu dediklerimdir. Yoksa edebifikir değil.

Peki, Edebifikir hayatımıza ne mi kattı? Gerçek bir cevap vereyim size: benim hayatıma Aydoğan K ve Mehmet Erikli, Ömer Ertürk kattı. Ya sizin hayatınıza ne kattı sevgili okur?

DİĞER YAZILAR

6 Yorum

  • Sümeyra , 04/07/2018

    Zaman Aydoğan K yı haklı çıkardı. Vay be hayat

  • sevgili okur , 04/07/2018

    Davut Bayraklı… :))

  • sumeyye , 03/06/2015

    Gerçekten çok klişe olacak ama aradığımı bulduğum yer burası. Kendimi gerçekten hissettiğim yer. Her canım sıkıldığında tekrar tekrar sulhi ceylan okumak benim icin edebifikir. Muşta gibi sert ve gerçek olan bir degiyi tanımama vesile olan bir yer. Yer diyorum çünkü apayrı bir dünya. Yani kaç yazıyı okurken aglanabilir ki? Kaç düşünceyi okurken iste benim de anlatmaya çalıştığım sey bu denilebilir? İnsanlar bogmaya başladığında siginiyorum buraya, dingin bir liman benim için. Senin de acıların var diyor ya Sulhi abi, ‘bir alışamamak tutuyor elinden gördüm’…Allah razi olsun hepinizden, bize de bu duayi etmek duser. Allah sizi de bizi de güzel kullarindan dunyada da ahirette de ayırmasın.

  • Özlem , 06/04/2015

    Allah selamet versin! 5 yılın değerlendirmesini okurken kendimi anlatılanların içinde buldum bir an, sanki ben de oradaymışım gibi. Tebessümümüze vesile olanlardan Allah razı olsun, EdebiFikir uzun ömürlü olsun inşaAllah…

  • Eskişehir Aydoğan K. Hayran Kulübü Başkanı , 02/04/2015

    aleyküm selam..

  • gerçek merve , 02/04/2015

    Bahadır, gittikçe gözüme girmeye başlıyorsun, devam et. Az kaldı. Metropolde bedevi olmana az kaldı.

    Emre Baştuğ’u böyle bilmezdik, bence evlenen yazarların sitede yazıları yayımlanmasın! Siteyle ilişiği kesilsin. Mustafa Çolak bitti derken, şimdi Davut B.’nin bebek bezi senfonisini çekeceğiz. (Şaka elbette, Allah salihlerden eylesin.)

    Ez bütün çiçekleri kendine canavar dedir!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir