Sorgulama Dosyası
“Kütüphanemizde duran ama okumadığımız kitaplar bize ne öğretir?” adlı sorgulama dosyamızın beşinci yazısını Sulhi Ceylan yazdı.
***
Kitaplarla yaşayan ve hatta bir sevgiliye vermekten kıskandığı sevgisini kitaplara yansıtmış biri olarak söyleyebilirim ki kitap sevgisi tamamen bir puttur. Hiçbir beşerin kitabı, bu kadar sevgiyi hak etmez. Benim gibi gün geçtikçe insanlardan umudu azalan birinin kitapları sevmesi de açıkçası bir handikap… Sonuçta bu kitaplar, o umudumu kestiğim insanlar tarafından yazılmış. Bu durum karşısında kendime verdiğim cevap ise şu; kitaplar yazılmaz, yazdırılır.
Put deyince aklınıza sadece taştan yapılmış heykeller geliyorsa dediğim anlaşılmamış demektir. Herkes bilir, heykellerin herhangi bir gücü yoktur. Onlara değeri/kudreti inananları (müminleri) yükler. Aynı şekilde kitaplara da, görevi dışında bir değer yüklenirse put haline gelir. Diyorum ki putlaşmanın yolu aşırı sevgiden geçer. Kitaplara yüklenen sanal kutsallık onların put olduğunu gösterir.
Benim gözümde biriktirmenin her türlüsü birdir. Bu ha kitap olmuş ha tencere! Şimdi fazla tencere bir işe yaramaz ama fazla kitap gün gelir kişiyi inşâ edebilir diyeceksiniz. Hiç sanmıyorum. Bence fazla kitap kişinin sadece bilgisini değil egosunu da arttırıyor. Bilgisini arttırdığı da şüpheli! Şüphesini arttırıyor olmasın! Etrafınıza bakın, yazar olup da kibirli olmayan biri var mı? Gerçi tencere biriktiren de kibirlenebilir. Zaten ben de bunu söylüyorum, her şeyin fazlası hakikate değil batıla hizmet ediyor ve insanda olumsuz duyguların gelişmesine sebep oluyor.
Mesela bazı insanlar kalem koleksiyonu yapar. Ama bu kalemlerin görevi artık yazmak değil, özel kutusunda ara ara görülmeyi beklemektir. Kolleksiyoner, bu kalemlerini özenle korur, saklar ve bakımını yapar. Ama yazmaya kıyamaz. İşte kütüphanemizdeki okumadığımız ama sayısı sürekli artan kitaplar da bu örneğe benzer. Asli görevini yapmayan eşya haliyle batıla hizmet eder.
Kitaplar sevilmek için değil okunmak ve bu vesile ile insanın düşünmesini sağlamak için vardır. Sonraki adım ise eyleme geçmek. Bundan fazlası değil. O halde kitaplar bu hizmeti yerine getirince görevi sona erer. Bundan sonra kütüphanede olup olmaması fark etmez. Eşya ile -bu kitap dahi olsa- duygusal bir bağ kurmak beşeri bir şey olabilir ama akli bir şey değildir. Tamam insan gün boyu aklıyla hareket etmez, duygularının kollarında kendini denize bırakmak ister ve bırakır da. Ama “insan düşünen canlıdır” tanımı da gün gibi ortada. Bence eşya ile duygusal bir ilişki kurmanın dünya sevgisi ve ölümsüzlük isteği ile bir ilgisi var ama bu bahsi diğer. Ayrıca torunlarıma kütüphane bırakıyorum bahanesine de inanmıyorum. Bunlar hep kendini kandırmaktan ibaret!
Kütüphanemde, yıllar önce aldığım ve kendilerini okumamı bekleyen yüzlerce kitap var. Şimdi bakıyorum da bunların çoğunu okuyacağımı sanmıyorum. Bir kısmını ise -Allah ömür verirse- ileride okumayı hâlâ düşünüyorum. Geçenlerde iki yüz kadar kitabı elimden çıkardım. Çok mutluyum. Gözüme yüz kadar daha kestirdim, onları da yakında gönderirim.
Kitabı tanımak bir süreç işi. İyi kitabı bulmak için yüzlerce kötü kitap okumak gerekiyor belki de. Bu sebeple okumak niyetiyle alıp da bir türlü okuyamadığımız kitaplar kütüphanede yer kaplıyor. Onlara baktıkça bir yandan canım sıkılıyor, bir yandan da şevkim artıyor. Canım sıkılıyor çünkü hayat kısa ve okunması gereken kitap çok fazla. Şevkim artıyor çünkü daha nice gitmem gereken düşünce istasyonu olduğunu anlıyorum. Böylece okunmayan kitap sayısı da artmaya devam ediyor. Sanırım bu kütüphanelerin kaderi. Kütüphaneler biraz da okunmayan kitaplara ev olmak için vardır. Bu onların yazgısıdır.
Kütüphanemizde duran ama okumadığımız kitaplar bize ne öğretir, sorusuna daha somut bir cevap isterseniz şunları sıralayabilirim: Egomuzu tatmin eder, okuma aşkı verir, bizi şevklendirir, başkalarına karşı üstünlük duyma hissine sebep olur, kitap okumayanları cahil görmemizi sağlar, hiç ölmeyecek hissine kapılmamızı muştular, tozun kötü bir şey olmadığını öğretir, göz zevkimize iyi gelir, umudumuzu yeşertir, kendimizi kandırmamıza katkı sağlar, başkalarının kütüphanesini küçük görmemizi sağlar ve entelektüel havası katar… Daha sayayım mı!
Sulhi Ceylan
2 Yorum