Yazın ortasında kalakaldığımız bu garip ürperti canımızı sıkıyor. İnsan bir başkasının soluğuna saklıyor kendini, o son nefesle birlikte sanki biz de içimize çekilmişiz gibi. Sana dair bütün düşlerimde o sapasağlam dünya bir kere daha kendini yitiriyor. Fedai, dünya ‘dünya kadar’ oluyor gözümde.
Ne götürdüklerin sen de kalsın ne de bize bıraktıkların bizde. Bize bıraktıkların, güzel anıların içinde infilak eden mayınlı bir oda gibi. O odadan sen çıktıktan sonra bütün her şey başımıza yıkıldı.
İnsan sevdiğini sevdiğine söylemeli, her insan bir Kâbe taşıyor kalbinde, onu incitmemeli.
Siyah güller, ak güller…
Biliyor musun Fedai, bir araya gelişlerimizde, şiir eylemlerimizde, en tumturaklı sözlerimizi sağır İstanbul’un kulağına şimşek gibi çaktığımız o günlerde hiçbir zaman bu kadar iyi şiir okunamayacak.
Ölüm sözcüğü, bütün mısraları aşağı düşüren yalnız bir şiir, bir resital gibi.
Toprağın üstünde yaşadığımız bu sınırlı süre hayat mı? Hayat hangi mekânlar arası eşikte? Hayat, yine yaşamadan saymak için alelacele koyduğumuz bir isim mi? Bitecek bir şeye ‘hayy’ denebilir mi? Hayat gibi müthiş bir sözcük nasıl olur da insan ömrü için mahpus edilir? Şu yaşadığımız nâkıs ve cılız müddete hayat demek ‘gerçek hayata’ olan umudumuzu rencide etmez mi?
Biz yıllardır neye inandırıldık öyleyse, biz ölümlü değil miydik?
Hayat bütün ziynetini, bütün diriliğini el Hayy’da bulmaz mı? O hâlde insan en büyük kopyacı değil mi? İnsan bir kez daha kandırdı kendini Fedai…
Siyah güller, ak güller…
Yokluğundan sonra yine arabalar çalışıyor, hatta en hızlısından. Gittiğinden bu yana her sabah güneş açtı, biz dışarı çıktık, işlerimizin peşine düştük, akşamları uyuduk, gülücükler saçtık… Düşünüyorum da Fedai, bütün bunlar bizim ölümümüzden sonra da olacak. En sarhoş mutluluklar, bizden sonra da devam edecek, kimse birkaç gün önce ne olduğunu hatırlamadan… İnsan bir başkasının ölümünde de kendi ölümünü görebiliyor. İçime saplanan acı da bu. Demem o ki, giden gittiğiyle kalıyor ardında bir avuç anı bırakarak. Demem o ki, ölüm dünyayı hızla soğutuyor uzayın karanlık tepsisinde.
Siyah güller, ak güller…
Kadıköy buluşmaları sonrası vedalaşmalar yine bize kaldı Fedai.
Belki bir gün karşılaşırız, bir çeşme başında.
Abdullah Karaca
26 Yorum