Düş Baskısı 4

Halil İbrahim Polat’tan Sonya’ya yeni bir sesleniş…

***

Sonya,

Kim ilk yürümüşse ormanı, ondan başladı bitmeye yüz tutan masal…

Ben de kalbime indirilmiş bir aşkla yaşıyorum seni. Ve son bulsun istiyorum bu elem saatlerinin. Seni eksik koyan günlere çatmak için söylemiyorum bunları. Sen yoksun diye kirlenmiş bir gökyüzü tahayyülü de değil içimdeki inan!

Anladım ki insan bir zaman sonra yitirmeye de alışıyor. Belki de olması gereken budur. Zamanın çizmeleri altında ezilmek. Burada bir adaletsizlik görmüyorum. Sana bunu salık vermenin içindeki özlem kuyusuna su taşıyacağı gafletine de düşmüş değilim.

Zaman’ı konuşmanın zamanını hiç tutturamadım. Bu duygunun ilencini hep taşıdım kalbimde. En mutlu an’larımızda bile zamanın bizi nasıl avuçladığına dair verdiğim örnekler, artık çekilmez bir adam olduğumun belirtilerindendir, ne dersin?

Yine de bana diş bileyen bütün zorlukların üzerinden gelebilirim, sanırım!

Geçenlerde eski bir sandığın içinde unutulmuş kornişelloyu gördüm. Ellerimde çevirdim ve bana verdiğin günün mahcubiyetini okudum ellerimde. Kaç zaman geçtiğini hatırlayamadım üzerinden bendeki sana dair günlerin… Şimdi aklımdan geçen dizeleri eminim ki sende kalbinin en muhkem yerinde tutuyorsundur: “kaç bin yıl yaşadım bilemezsin / nehirlerin yıkadığı ve görmediği”

Bir zaman bana “seninle bir ömrü yaşamış gibiyim” dediğinde de aynı dizenin içinde susmuştum.

Seninle son görüşmelerimizden birinde bir süredir Pavese okuduğunu söylemiştin. O gün zihnimde toparlayıp da söyleyemediğim mesele Pavese’nin herhangi bir romanının herhangi bir cümlesine dahi sızmış o kahır tümcelerinde saklı. Zamanın çizmelerinin altında ezilmek istemiyorsak belki de an’ları kalbimizin raflarına dizmeliyiz. “Günleri değil, an’ları hatırlarız” dediğinde ne kadar haklıydı Pavese, hâlâ ayrımına varamadım. Dahası, bu duygunun beni sağaltacağını düşünüp durduğum bütün gençliğim bir keder sandalının içinde salındı, durdu.

Bana her şeyi aşıp gelecek boylu boyunca uzanan bir çayır ver ve ne olursun gece dağılmadan çıkma yola… Yas saatleri göğsünden inmeden çıkma yola…

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir