1. Evlenmeden önce giyimine dikkat etmeyen, eline ilk geçeni üstüne geçiren erkeklerin evlenince moda haftasına gider gibi giyinmelerine gıcık oluyoruz.
2. 500T hattında yolculuk yaparken ayakta kitap okuduğumuz halde bize yer vermeyen kadınlara gıcık oluyoruz.
3. Esra Erol’a ve Müge Anlı’ya hiçbir şey olmuyoruz. Çünkü onların ve imitasyonlarının isminin anıldığı yerde “olmak” fiili etimolojinin konusu olmaktan çıktığı gibi “şeylerin” düzleminden de çıkmaktadır. Cümlesine paralel evrende mutluluklar.
4. Evlenmeden önce dünyasında kitabın ayrı bir yeri olan ama evlenince dizi izlemeye başlayan kalbi ılık erkeklere gıcık oluyoruz.
5. Üşenmeden her ilacın prospektüsünü okuyan alternatif tıp sevicilerine, kent yaşamının konforuna ve liberal ekonominin bireyselliğine ram olmalarına rağmen doğal yaşam tellallığına soyunanlara gıcık oluyoruz.
6. Merak etmediği halde laf olsun torba dolsun diye karşılaştığı arkadaşlarına “Nasılsın?” diyen münafıklara kriz oluyoruz. Tazyikli suyun geldiğini tahayyül eden okuyucu bundan pek hoşlanacaktır. İmzâ: Hüseyin Rahmi Gürpınar.
7. Bekârken; dilinden “devrim, eylem” gibi kelimeler düşmeyen, başkasının derdiyle dertlenen ama evlenince eylemi çocuk yapmak sanan ve meydanlarda görünmeyen yenik devrimcilere gıcık kapıyoruz. Ayrıca çocuğunu devrimci ve eylemci yetiştirmeyen, kendi misyonunu çocuğuna aşılamayıp “bu davayı hor, bu davayı öksüz” bırakan babalara da gıcık oluyoruz.
8. Z kuşağının tamamını zeytinyağlı sabunla durulayıp İstanbul Büyükşehir Belediye İtfaiyesi hortumuyla yıkamak istiyoruz.
9. Kitap fuarlarına giriş ücreti koyan kapitalist zihniyeti tulumbacılar ocağına sevk etmek istiyoruz.
10. Duyar kasmak ve yargı dağıtmak gibi aşırı övgü ve kul kültürüne çanak tutan nevzuhur ifade biçimlerine ifrit oluyoruz.
11. Bekârlığı bir tür maraz, bekârı ise cüzzamlı vehmeden zihniyete kriz oluyoruz ki bu, her evlinin bir zamanlar bekâr olduğu hakikatiyle yüzleşmekten yana hastalıklı bir tavır takınmaları halidir.
12. Her tür gıcıklığı evliliğe oynamaktan dolayı da kendimize gıcık oluyoruz. Çünkü aramızda evliler de var ve Allah’ım bunlar neden bu kadar mutlu!
13. Kitaplarda okuduğu yeri kaybetmemek için sayfayı kıvıranlara gıcık oluyoruz, bir de kitaplardaki cümleler tükenmez kalemle çizilmez, ayıptır!
14. Mütemadiyen kendimize gıcık olmaya devam ediyoruz.
15. 25 Eylül-1 Ekim Yangından Korunma ve İtfaiye Haftası etkinlikleri kapsamında sosyal belediyecilik anlayışıyla hazırlanan afiş, broşür, stant pankartı, banner, billboard ve her türlü web tasarımını özenle hazırlayan grafikerlere, o grafikerlerin kullandığı bilgisayarların monitörlerine, monitörlerin ekranlarından peyda olan ürünleri yayınlayıp amirine dalkavukluk yapan sosyal medya yöneticilerine, bu ürünlerin yayın hakkına imtiyaz tanıyan birim amirlerine, birim amirlerine müdürlük makamı veren siyasi otoritelere, iktidarı arkasına alarak bürokratik kurumlara ve kişilere ayar veren muhafazakar tosunlara, muhafazakar tosunların etinden, sütünden ve tırnağından yararlanmak için memleket yanıyor teraneleriyle Yangından Korunma Haftasını kullanan sözde cumhuriyetçi ve demokratlara, en kullanışlı ideolojik diskurları özel günler ve haftalara tesis eden şark kurnazlarına ve Orhan Pamuk’a Allah i’zan versin. Bu kadar karamsar olmamak lâzım. Zamanla her şey olur.
16. Yurdumuzda itfaiye örgütü kurulmadan önce Davud isimli biri Fransa’da gördüğü Didon denilen yangın tulumbasından esinlenerek, ilk yangın söndürme aracını yaptı. O günden sonra tulumbaları taşıyan ve yangını söndüren kişilere tulumbacı denilmeye başlandı. Fransa’dan getirdiği yüksek teknolojiyle bağrı yanık memleketimizi söndürmeyi kendine şiar edinen ve nizam-ı cedid ekolünün son temsilcisi olan Davud isimli zatın aslında Davut Bayraklı olduğunu düşünüyoruz. Fakat Davut’a da gıcık oluyoruz.
17. Abdullah Karaca ve avanesinin düştüğü içler acısı durumu tavsif ve tasvir etmek için lügatimizde bir kelime bulamadık. O yüzden Abdullah Karaca konusunu ivedilikle rafa kaldırıyoruz.
18. Basma perdelerin yerine stor perdeleri ikame eden yeni gelinlere, sırf şehevi temayülleri uğruna ruhunu sedef çelik çeyiz sandığına gömen kakalak damatlara deli oluyoruz.
19. “Modern Klasikler” gibi fecaat bir terkiple seri halde kitap basan İş Bankası Kültür Yayınları’na gıcık olmak istiyoruz fakat dava açarlar endişesiyle içimizden gıcık olmayı tercih ediyoruz.
20. Aradığımızda telefonunu açmayan, mesajlarımızı kısa cevaplarla geçiştirip müsait olunca, geniş geniş konuşuruz deyip sırra kadem basan, aşırı meşgul insanlara da gıcık oluyoruz. (Burada Bahadır Dadak’a bir gönderme yoktur. Doğrudan kendisi kastedilmektedir.)
21. Yazılarımızı beğenmeyen, istediği gibi kesip biçen, üstüne gittiğimizde ise bizi tasavvufi hikmetlerle susturan editörümüz Sulhi Ceylan’a Bahadır ve Davut’tan çok daha fazla gıcık oluyoruz.
Edebifikir İhtiyar Heyeti
10 Yorum