Popüler kitaplar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Özellikle son iki yıldır; tarihi, para psikolojik, spiritüel ve fantastik romanlar daha doğrusu ‘yazılar’ diyeceğim bunlara çok okunuyor. Ve bu kitaplar kesinlikle sakıncalı diyebilirim. Fantastik kurguyu belirli bir doza kadar önerebilirim ama o kadar çok okunuyor ki sadece vampir romanları değil. On iki ve yirmi beş arasındaki hemen hemen bütün gençlik fantastik romanları okuyor, hemde bağımlılık derecesinde. Bu kitapların bütün serilerini alıp okuyorlar. Üstelik şunu gözlemliyorum; ders zamanları bile bunları okuyacak vakitleri var ve bu romanlar çok kalın oluyor genellikle. Ama okuldaki hocaları klasik eserleri önerdiği zaman okumuyorlar. Klasiklerin en ince sayfalı olanlarını ve özetlerini arıyorlar. Durum kötüye gidiyor. Hayal dünyasında yaşıyor bütün gençlik. O kitapları bu kadar okursan ne olursun? Hayal dünyasında yaşarsın, gerçekçi düşünemezsin. Çünkü çok fazla. Bu yüzden de tabii bir pazar oluştu. Bu tarz kitapları basan yayın evleri sürekli bu romanları basmak istiyor ve bunlarda çok iyi satıyor.
Popüler romanlar klasiklerin önüne geçti mi?
Hem de fazlasıyla geçti. Yeni yetişen nesil hiç bir şekilde klasiklere meraklı değil, tanımıyorlar bile bir Dovstoyevski’yi, Turganyev’i. Jenerasyon olarak kendi öğrencilik yıllarımı hatırlıyorum da, biz klasikleri okuyarak büyümüştük. Ama şimdi okul önerirse, ders için okumak zorunda kalırsalar okuyorlar. Ancak bu zamanlarda klasik roman satışları, popüler roman satışlarının üzerine çıkıyor.
Peki bu kitapların artışını neye bağlıyorsunuz?
Medya yönlendiriyor artık. Televizyonda en ufak reklamı yapılan bir kitap ertesi gün patlıyor. İçeriği ne olursa olsun. Şimdi Hürrem ve Kanuni kitaplarına karşı müthiş bir patlama oldu. Bütün yayın evleri, bugüne kadar satmamış olan bu kitapları ardı ardına tekrar basmaya başladılar. Korkunç bir pazar oldu ve hala satıyoruz. O dizide hangi karakter ortaya çıksa onunla ilgili kitaplar satmaya başlıyoruz.
Türkiye’de artan okuma yazma oranı için ne diyeceksiniz?
Okuma oranının artması insanların herşeyi okuyacağı anlamına gelmez. Acaba gerçekten her şey okunmalı mı? Kimilerine göre evet; okunsun da her şey okunsun. Bu ayrı bir platform da tartışılacak bir konu. Ama biz bir kitabeviyiz, sadece kitap satıyoruz ve bütün bunlara rağmen hafta sonları kasanın önünde kuyruk oluşuyor. Bu kadar ilgi gösterilmesi kitaplara karşı, beni çok sevindiriyor.
Gençlerin dışında diğer yaş grupları hangi kitapları tercih ediyor?
Yirmi beş yaş üzerindeki kişiler daha çok güncel kitapları okuyorlar. Şu an daha çok siyasi kitaplar alınıyor. Her çıkan yazarı takip ediyorlar. Çünkü birçok gazetenin artık kitap ekleri var, oralardan takip edip alıyorlar. Mesela o kitap eklerini gençlerin elinde pek göremiyorum daha çok otuz yaşının üzerindekiler takip ediyorlar kitap eklerini. Yada köşe yazarlarının önerdiği kitapları okuyorlar veya bir kitabın içerisinde başka bir kaynak kitap önerildiğinde vs. Yani araştırılarak bulunan kitaplar alınıyor bu jenarasyonda.
Kitapların ücretlendirilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bazı kitaplar okurlara çok pahalı geliyor, ama emek var onun arka planında. Bence çokta pahalı değil. Bugün baktığında o kadar fuzuli şeylere para veriliyor ki onlarla mukayese ettiğinde çokta pahalı değil. Ama yine de Türkiye standartlarına göre okurlara pahalı geliyor. İki tane kitap aldığı zaman ortalama elli lira para ödüyor. Bunun için de indirimli kitaplarımız, indirim reyonlarımız var. İnsanlar bunlardan faydalanıyorlar.
Maddi gelir ve sosyal statüsü farkı kitap seçimini etkiyor mu?
Bu konuda ayrım yapamıyorsun. O ayrım artık kayboldu Türkiye’de. Bu ayrım vardı ve sadece kitapta yoktu. Bundan yirmi sene önce insanlar sosyal statüsüne göre kitaplar okurdu. Artık reklama dayalı bir yaşam şekli var. Medya’nın sürüklediği, yönlendirdiği bir insan kitlesi var. Ve bu insanlar her şeyi merak edip okuyorlar. O yüzden kimin ne okuyacağını hiç kestiremiyorum. Çok abuk bir kitap çıkıyor, satmaz bu diyoruz ama bu kitap patlama yapıyor. Kitabın içini açsanız hiç bir şey yok ama satıyor.
Talep edilen kitaplara bakarak nasıl bir yorum yapabiliriz?
Türkiye kötüye doğru gidiyor. Sadece kitapta değil sanatta da bu problem var. Şöyle bir etrafınıza bakın; insanların dinlediği müzikler, seyrettiği programlar bize bu problemin nerede olduğunu gösterir. İnsanlar genelde akşamları evlerinde televizyon seyrediyorlar. İnsanların dinlediği sanattçılara bir bakın ( pardon ‘şarkıcılar’ ). Artık bir ressam, mimar, müzisyen yetişiyor mu? Kalmadı. En son kalan jenerasyonda ölürse olay bitti. Artık bir şair yetişmiyor. Bakın bizim şiir bölümümüze kaç tane şair var? Elinizin parmakları kadar. Sanat artık ölmek üzere. Roman sanatın bir dalı, dolayısıyla sanatta can çekişmeye başladığına göre iyi eserlerinde çıkması beklenemez.
Kitabevi olarak yaşanan bu duruma önlem alıyor musunuz?
Biz önlem alıyoruz. Örneğin her yayın evinin kitaplarını satmıyoruz. Çevirisini beğenmediğimiz kitapları satışa sunmuyoruz. Ancak bunu yapabiliyoruz, neticede burası bir ticarethane. Ayakta durmak zorundayız. Birçok insan çalışıyor. Türkiye’de kaç tane kitabevi kaldı? O da tek bir elin parmakları kadar. Hele sadece kitap satan kitabevi belki de burasıdır. Bu yüzden de ayakta durabilmek için her türlü kitabı satmak zorundasın.