Cumartesi sabah saat 9.30 civarı, Beyoğlu’nun arka caddelerinde bir yer. Çiseleyen yağmurun altında kırk beş yaşlarında (adını vermek istemeyen) bir “İspark” çalışanı. Bilet kesip, para alıyor camı yarım açık olan arbaların şoförlerinden. Yanına gittik, bir çay ikram etti. Oturduk ve hayata dair biraz muhabbet ettik.
Öğrenim durumunuz nedir?
Lise mezunuyum.
Aileniz kaç kişi?
Üç çocuğum var üçüde talebe. En büyüğü lise ikinci sınıfta şuan. Meslek lisesine gidiyor. Derdimiz onlar, başka bir derdimiz yok. İnsanın kendisini geliştirmesi lazım. Adam üniversite mezunu ama konuşmayı beceremiyor, bakış açısı dar. Diploma tabiki şart, okuyacağız, okutacağız ama dediğim gibi önemli olan insanın kendisini yetiştirmesi
İspark’a nasıl girdiniz?
İşe başlamadan evvel, iki ay bu işin eğitimini gördük, eğitim almadan iş başı yaptırmıyorlar. İnsan ilişkileriyle ilgili eğitim aldık. Profesörler gelip bize insan ilişkilerini anlatıyor, nasıl davranmamız gerektiğini gösteriyorlar. Sertifikamız var, eğitimlerimiz hala devam ediyor ve iki ayda bir seminerlere gidiyoruz.
Geliriniz nasıl?
Askeri maaştan fazla alıyoruz bin iki yüz- iki yüz elli alıyoruz.
Çalışma şartlarınız nasıl?
Sekiz saat çalışıyoruz iki vardiyalı olarak. Sabah sekiz akşam dört ve dört- on iki arası. Gece on ikiden sonra bir ücret alınmıyor.
Ek işiniz var mı?
Ek işim yok. Ama arkadaşlardan yapanlar oluyor. İş olsa tabi biz de yaparız.
Park eden arabalara uyguladığınız ücret sistemi nasıl?
Saati beş liradan başlıyor, sonra her saat başı iki lira artıyor. Elimizde makina var, kırmızı yanınca para alacağımız anlamına geliyor. Kaç saat park yaptığını bu cihazdan rahatça görebiliyoruz.
Park yapanlarla sorun yaşadığınız oluyor mu?
Olmaz mı, bin bir çeşit adam var. Burası İstanbul bir de Beyoğlu olunca her şey mümkün oluyor. Genelde gece daha çok problem çıkarıyor insanlar. Sarhoşlar geliyor vs. Burası ne zaman park oldu diye soranlar var. Her meslekte olduğu gibi bununda zorlukları oluyor tabi. Biz bu işin zorluklarını bilerek girdik. Sokaktasın sonuçta. Yazı var, kışı var, yağmuru var. Bunları göz önüne alarak girdik işe. Ama insanlar bilinçleniyor, özellikle otopark İstanbul’da çok büyük bir ihtiyaç, çoğu insanın arabası var. Bir de İspark’ın resmi kurum olması işimizi kolaylaştırıyor, resmi kanalla topluyorsun parayı ve kayıt altına alınıyor.
Deynekçilerle problem yaşıyormusunuz?
Daha evvel, biz yokken burada deynekçiler vardı, halk onlardan yaka silkmiş. İnsanlar söylüyor; para ödemediğimiz zaman arabamızı çiziyorlar, lastiğimizi patlatıyorlar diyorlar. Halkın çoğunluğunun tepkisi çok iyi İspark’a karşı. Sonuçta bu sayede devlete vergi ödeniyor, istihdam sağlanıyor, iki bin ev ekmek yiyor, aileleriyle birlikte on bin kişi buradan geçiniyor. Artı devlete sigorta pirimi vs. ödeniyor. Kayıt altına alınmış oluyor, belediyeye de büyük destek sağlanmış olunuyor buradan.
Arabasını emanet bırakan oluyor mu hiç?
Evet oluyor. Onlara on beş dakika süre açıyoruz. Ama on altıncı dakika makina otomatik olarak para yazmaya başlıyor. On beş dakikadan önce gelenler teşekkür edip gidiyor ama geç gelenlerden almak mecburiyetinde kalıyoruz.
Sizin durduğunuz gibi her yerde kulubeler var mı?
Hayır her yerde yok. Şuan istanbul’da beş yüz caddede var İspark var ancak her yerde kulübe yok. Arkadaşlar ayakta duruyorlar genelde. Oturabilirler bir yere ama sokaktasın sonuçta. Ben kulübede olduğum halde bazen hiç bir yere gidemiyorum giren çıkan oluyor, onları takip etmek zorundasın.