“benim zekâmı ölçmeye makina dayanmaz!”

(iktibas defteri – 8)

53.

“doğan çocuk sadece anne babanın değil, aynı zamanda milletin ve devletindir.” fahrettin kerim gökay

“ben üç kadını sevdim: behice, sabiha, halide. üçü de sabetaycıydı.” yalçın küçük

“ağaçlar arabalardan daha çok kirliliğe neden oluyor.” ronald reagan

“hımbıllar, işe yaramazlar, vatan satıcıları demokrattır, ben onlardan değilim.” yalçın küçük

“psikanaliz çıktığından beri hemen herkes az çok hastadır.” a. h. tanpınar (saatleri ayarlama enstitüsü romanı’ndan)

“şunu bilmenizi isterim ki biz savaş hakkında konuştuğumuzda aslında barış hakkında konuşuyoruz.” george w. bush

“yalçın küçük’ü çıkartın türkiye’de son 40 yıl ciddi hiçbir fikir tartışması kalmaz.” yalçın küçük

“kültür lâfı duyduğum anda tabancamın emniyetini açarım.” hanns johst

“yalnızca üç şey beklemeye gelmez: kızın evlendirilmesi, ölünün gömülmesi ve misafirin karnının doyurulması.” fars atasözü

“yeryüzünün en iyi tarafı, üzerinde delikler açtığınızda petrol ve gaz çıkması.” abd teksas milletvekili steve stockman

“kızı olmayan ana kendini diri diri gömmelidir.” ladino atasözü

“don kulakları acıtır, aşk kalbi” başkurt atasözü

bir sandığa kilitlendikleri zaman bile kadınlar âşıklarını nasıl bulacaklarını bilir.” alman atasözü

52.

kuzey kore zamanda geriye gitti

kuzey kore’de saatler, lider kim jong-un’un kararıyla 30 dakika geri alındı. yeni uygulama, kore yarımadasının 2. dünya savaşı sonrası japon işgalinden kurtulmasının 70. yıldönümünde başladı. değişikliğe gerekçe, “japon emperyalizminin izlerini tamamen silmek” olarak duyuruldu. kendi zaman dilimine geçen kuzey kore türkiye’den artık 6.30 saat ileride. bu zaman dilimi, kore yarımadasında 1908’de kabul edilmiş, ancak 1910’da japonya’nın işgaliyle ortak saat dilimine geçilmiş ve saatler yarım saat ileri alınmıştı.

51.

otelde eşyalarımı topluyorum: hıfz yaptığım ve bediüzzaman’ın risalelerine de sık sık atıf yaptığı için her yerde yanımda taşıdığım hayrat neşriyat’in meâlini, seminerler süresince bolca alıntılar yaptığım tanpınar’ın beş şehir’ini, imam râzî’nin esrâru’t-tenzîl’ini ve yalnızca almanların değil, dünyanın en iyi gazetesi die zeit’ı masanın üzerine ayırıyorum okumak için.

die ziet, herhangi bir gazete değil; bambaşka, muazzam bir şey: dünyada fransızların le monde’u biraz yaklaşıyor die ziet’a. ingilizlerin çok bilinen the guardian’ları ve the ındependent’ları, die ziet’ın yanında ancak “el pençe divan” durabilirler! amerika’daysa bir benzerini aramak elbette boşuna bir çaba!

sadece die ziet’a bakarak, avrupa’nın derinliğini, çapını, ufkunu ve ruhunu yalnızca almanların temsil ettiğini anlamakta zorlanmazsınız: gerek tastamam bir şölen yaşatan, estetik zevk düzeyinizi bir ânda tavan yaptıran eşsiz tasarımı, gerekse ele aldığı sorunları derinlemesine işleyen, bazen bir metnin bir iki sayfa devam edip gittiği derinlikli perspektifi, die zeit’ı, bildik günlük gazete formatını yıkan, gazeteden başka bir şeye dönüştürüyor.

kaynak: http://www.yenisafak.com/yazarlar/yusufkaplan/alman-ruhu-ve-turk-ruhu-28030

01 temmuz 2011, yusuf kaplan, “alman ruhu” ve “türk” ruhu… , yenişafak gazetesi

50.

hep bir yerden başka bir yere kaçmaktan söz ediliyor. herkesin aklı kaçmakta… fakat kimse ait olduğu “hayat tarzı”ndan kaçmaya cesaret edemiyor. o halde kendinizi aldatmayın; ortada bir “kaçış” yok!

haşmet babaoğlu, 13 kasım 2016, sabah gazatesi

49.

“rif bölgesinde yaygın olan tarikatların toplum yapısında etkileri büyüktü. islamî özden saptıkları gerekçesiyle tarikatlara sempati ile bakmayan abdülkerim, onlarla açık bir sürtüşmeye girmemekle birlikte, halk arasındaki tesirlerini sınırlandırmaya çalışıyordu . onun bu tavrını fırsat bilen fransızlar tarikat mensuplarını silahlandırarak ayaklandırmaya çalıştılar. diğer taraftan ispanya ve fransa, abdülkerim’e karşı girişecekleri savaş hususunda anlaşarak güneyden ve kuzeyden harekete geçip kalabalık ordularıyla onun kuvvetlerini bozguna uğrattılar ve kendisini de esir aldılar. böylece rif cumhuriyeti son bulmuş oldu (1926)”

diyanet islâm ansiklopedisi, abdülkerim el-hattabî maddesi, ercüment kuran cilt 1, sy.252

48.

zaman gazetesinin eski yazarı ahmet turan alkan, muhafazakâr kesimin en ilgiyle okuduğum, bence en vicdanlı kalemlerinden biridir. 27 temmuz gününden beri tutuklu… oğlu babasının içeride bir roman yazdığını söyledi. adı “sağ yanım” olacakmış. kantinden aldığı tükenmezkalemle, yine kantinden aldığı mektupluk kâğıtlara yazıyormuş. yazdıkları 270 sayfayı geçmiş. öğrendiğim kadarıyla, aile içi ilişkilerden hareketle “türk sağını” eleştiren bir kitap oluyormuş. bence türk sağı epey eleştirildi. henüz eleştirilmeyen, türk muhafazakâr sağının islamcı kanadı. bugünlerde asıl eleştiri oklarının, oradaki totaliter ve adaletsiz eğilimlere yönelmesi gerekir.

türk basınında kime sorsanız ahmet turan alkan için size olumlu konuşur. oğlundan aldığım bilgiye göre: 106 gündür tutuklu. kalp, tansiyon, vertigo gibi sorunları varmış. son olarak ortakulak iltihabı olmuş, 15 gündür doktora görünmeyi bekliyormuş. pasaportu iptal edildiği için eşi yurtdışındaki torununu görmeye bile gidemiyormuş. mektuplaşmasına izin verilmiyormuş.

kaynak: http://www.gazeteciler.com/haber/ahmet-turan-alkan-cezaevinde-roman-yaziyor/303629

47.

kafamızı gayr-i müslim bazı otoriteler deforme ettiler. onun için biz meselâ sanki allah develeri yarattı da penguenleri yaratmadı gibi düşünüyoruz. yani allah’ın yaratıcılığını böyle bir hikâyeye raptetmiş halde hayatımız geçiyor. ve kur’an-ı kerim’in nazil oluşunun insanlık bakımından ne mana ifade ettiği hususu müslümanların dördüncü, beşinci meselesi olarak var. hâlbuki kur’an-ı kerim biz bu günlere gelmeyelim diye nazil oldu. eğer biz kur’an’a bağlı olmanın ne mana ifade ettiğini kavrayan müslümanlar olabilseydik her çağda bütün handikaplar aşabileceğimiz handikaplar olarak önümüzde olurdu. ama şimdi aşamayacağımız handikaplarla yüz yüzeymişiz gibi görünüyor ve insanları buna inandırıyorlar. yani işte “mikrofonsuz konuşulur mu?” deniliyor. ısaac asimov’un bir bilim kurgu hikâyesi var. adam makine kullanmadan aritmetik işlemi yapılabileceğini savunuyor ve takibata uğruyor. yani, adam makine kullanmadan yapılabilir toplama, çıkarma işlemi diyor. o zaman adam tehlikeli! hikâye tabi çok güzel bir şekilde devam ediyor… insanlar çoktan o duruma geldi, yani bu bilim kurgu değil; çıktı bilim kurgu olmaktan. yani insanlar hayatlarının belli bir şekilde ancak idame edebileceğini, allah’ın yaratıcılığının kendilerine bir faydası olmadığını düşünerek yaşıyorlar. allah’ın kadir-i mutlak olduğu görüşünü hesaba katmadan ya da buna güvenmeden yaşıyorlar. geldiğimiz noktayı türkiye olarak kavramamız lazım.

(istiklâl marşı derneği fahrî genel başkanı ismet özel’in derneğin 4. olağan genel kurulu’nda yaptığı konuşmadan)

kaynak: http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr/yazi.aspx?yıd=1220&kıd=2

46.

türk hava yolları’nın dergisi skylife’ın haziran 2009 sayısı için “anadolu yakasında bir istanbul klasiği: moda” başlıklı bir yazı hazırlayan edebiyatçı buket uzuner, yazısında ibb’nin moda iskelesindeki kafeye alkol yasağı koymasını eleştirdiği bölümünün yayımlanmadığını gördü. bunun üzerine ankara fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi’ne başvuran uzuner’un avukatı abdullah egeli, thy aş aleyhine dava açtı. mahkeme, sansürlü yazının bulunduğu haziran 2009 sayısının toplatılarak imhasına, thy internet sitesinden çıkartılmasına, 2 lira manevi tazminat ile 3 bin lira avukatlık ücretinin tahsiline, yazının tamamının karar kesinleştikten sonraki 3 ay içinde skylife’ta yayımlanmasına karar verdi.

sabitfikir haberler bölümü, sy.11, nisan 2013 – sayı: 26

45.

ezgi başaran’ın necmettin erbakan ile 2 ocak 2011’de yaptığı mülakâttan

demirel’e kızgın mısınız?

-hayır. o ‘7 inşaat’ mezunudur. yani 6 sene olan teknik üniversite’yi fransız bir hocanın verdiği inşaat makineleri dersini boykot etmek suretiyle bir sene uzatmıştı. ben ise okulu bitirip ertesi gün işe başlamıştım. bu ‘7 inşaat’çılar bir seneyi boş geçirdiklerinden yurdun yemekhanesinin önünde zamanın yeni danslarını talim ediyorlardı. çünkü işleri güçleri yok, buldukları meşgale de bu! demirel de o grup içinde ama bir anadolu çocuğu olarak tam iştirak edemiyor, uzaktan izliyor. biz de bari bu ‘7 inşaatçı’ların müsait olanlarına müslümanlık öğretelim, namaz nasıl kılınır gösterelim dedik. demirel de onlardan biriydi. yani demirel benim bu kadar yakın münasebetim olan bir dostumdur.

(…)

hocam müthiş zeki olduğunuzu bu röportajda bir kez daha görmüş oldum…

-bunu ilk kez sizden duymuyorum. ortaokuldayken matematik hocam cemal dönmezer iki kenarı ve arasındaki açı eşit olan iki üçgenin neden eşit olduğunu ispat etmemi istemişti. ispat ettim ve hoca bana “yahu sen nasıl böyle konuşuyorsun, bacak kadar boyunla bunları nasıl biliyorsun” demişti. bak sorduğu suali bile hatırımda tutuyorum.

hiç ıq’nuzu ölçtürdünüz mü?

-hayır çünkü benim zekâmı ölçmeye makine dayanmaz.

kaynak: http://www.radikal.com.tr/politika/zekmi-olcmeye-makine-dayanmaz-1034839/

derleyen: mehmet raşit küçükkürtül

DİĞER YAZILAR

1 Yorum

  • Bahadır Dadak , 01/03/2017

    Yalnız o değil de Salah Birsel’in denemeleri şahaneymiş ha!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir