Kadıköy’ün Martılarını Simurg’a Çağırmak

Hepimiz bir şeyin peşindeydik. Biz kovaladıkça kaçan o şey, en son bizi kendisine köle etmişti. Ondan başka hiçbir şey düşünemez hale gelmiş ve aldığımız her nefesi onun için alır olmuştuk. Geçmiş ve geleceğin bir olduğu çizgiye geldiğimizde kendimizi Kadıköy’e atıp dostlarla muhabbet etmeyi bir kaçış olarak adlandırmıştık. Bu sebeple Çarşamba günü de Çaykolik’te Edebifikir okur ve yazarları buluştuk. Buluştuk çünkü birbirimizi görmememiz gerekiyordu, buluştuk çünkü âlemde bize benzeyen ve benzer dertleri olan kişileri görmek aynı zamanda kısmi bir ferahlama da sağlıyordu. Ve buluştuk çünkü heybemizde cümleler birikmişti ve biz bu cümleleri sadece kendini görmemek için kitaplara sığınmışlara değil kendi ile yüzleşmek için kitaplara uğramışlara duyurmalıydık.

22 Şubat Çarşamba günü Çaykolik Sohbetlerinin ikincisine katılımın geçen haftaya nazaran daha yoğun olduğunu gördük. Edebikir için turfanda mevsimiydi: Üzerine basıp geçtikleri kaldırımların ağrısını hisseden yürekler vardı karşımızda. Demek ki gecenin sonunda Kadıköy’ün martılarını Simurg’a çağırabilirdik!

Muhabbet Sulhi Ceylan’nın Kopernik Devrimi’ni tartışmaya açmasıyla başladı. Evrenin merkezinin dünya olmadığını haykıran bu devrim Güneş’i merkeze koyuyor ve dünyayı diğer gezegenlerden bir gezegen seviyesine indiriyordu. Konunun felsefî olduğunun farkına varan İbrahim Aksu hemen muhabbete dâhil oldu ve yaklaşık 45 dakika bu devrimin insanlık tarihine etkilerini, Kant’ın teorisini bu devrim üzerine kurmasını anlattı da anlattı. Nasıl olduysa anlamadık bir anda konu korsan kitaba geldi. Korsan kitabın yasaklanması gerektiğini savunan İbrahim Aksu’ya öğrenciler bir anda ters ters bakmaya başladı. Çünkü kitabın telif hakkı olmazdı. Telif hakkı kapitalist zihniyetin ürünüydü. Öğrencinin korsanına ve kitap fotokopilerine karışılmazdı. Derken muhabbete katılım sayısı yirmiyi buldu ve ister istemez iki gruba ayrıldık. Bir grupta Feyyaz Kandemir diğer grupta İbrahim Aksu dünyayı kurtarmanın püf noktalarını anlatıyordu. Celal Kuru her zamanki gibi çantasından ilginç kitapları çıkarıp konuyu değiştirdi. Kitaplar hem içimizi hem de elimizi ısıtıyordu. Buluşmaya ilk defa katılan Ahmet Kama, Samsun’daki Ümit’i arayıp nisbet yapmak istedi ama nasıl olduysa anlamadık Ümit çay ücretini Ahmet’in hesabına gönderiverdi. Havale dekontunu da Ahmet’in telefonuna Whatsapp mesajı ile göndermişti. Sevimek çok güzel bir duyguydu.

Feyyaz Kandemir, kendisi gibi arızalı tipleri masanın diğer ucunda toplamış ve Türkçedeki “la” ekinin önemine dair güzel bir konuşma yapıyordu. Bu konuşmanın etkisiyle cezbelenen Muhammed Furkan öyle bir haykırdı ki, ciğerlerinden çıkan nefesin Saraçoğlu Stadına ulaştığını ve önüne kattığı topu ağlara gönderdiğini tahmin ediyoruz. Golü atanın Josef De Souza olduğunu sananlar yanılıyor olabilirler! Yoksa abarttığımızı mı düşünüyorsunuz? Eğer düşünceniz buysa haklısınız. Abartıyoruz çünkü abartmanın “varmak”la, varmanın “barışmak”la ilgili olduğunu biliyoruz. Abartıyoruz çünkü varlıkla barışığız. Abartıyoruz çünkü Türkçeyi çok seviyoruz.

Muhabbet koyulaştıkça Fenerbahçe taraftarlarının dört bir yanımızdaki tezahüratlarını duymaz olduk. Yirmi kişi sanki tek kişi olmuş hayatın kalbine kulak kabartmıştık. Hakikatin ben’de değil hiçlik çölünde olduğunu anladığımızda Kadıköy’de bizimle birlikte başını eğmiş, kalbe secde etmeden hakikate varılamayacağını idrak etmişti. Ve biliyorduk ki kalbe sadece kalple secde edilirdi. Çaykolik’e inen feyzi yudumlayan her bir okurumuz birer birer masayı terk edip Kadıköy’ün sokakları ile buluşmaya başladı. Sokaklarda bir hareketlilik başlamıştı. Kadıköy Kadıköy olalı ilk kez kıskanma duygusunu yaşıyordu. Sokaklarında gezinen Edebifikir okurlarını kıskanan Kadıköy ne yapacağını şaşırmış, çaresiz hayret makamına yol bulmuştu. Ayrılığın sarhoşluk oranında olduğunu bilen Kadıköy çaresizce sokaklarının en hizbe köşelerini Edebifikir okurlarına açıyor ve sarhoşluğu hazla lekelenen insanları sokaklarından atmak için kıvranıyordu. Çaykolik’ten son Edebifikir okuru ayrıldığında Çaykolik’in emektarı Fatih’in dudaklarından şu sözler dökülüyordu: “Kimin aşkı güçlenirse, içişi de ebedîlik kazanır.”

Edebifikir Haber Ajansı

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir