“Yollarına Baka Baka”

Edebifikir yazarları olarak beraber geçirdiğimiz vakitleri düşünüyoruz da nedense az geliyor bize. Hayatın hep bir eksiltme olduğu sözü tutuyor ellerimizden. Kadıköy’de avare avare gezen insanların bu sözü düşünme ihtimalini düşünmek istemiyoruz. Ama düşünmeden de edemiyoruz. Peki ne olacak?

(Sokak arasından gelen bir ara ses:
Çağırıram gel haralarda kalmısan
Beni incitme yalvarıram yar beni atma terk etme.)

Emre Baştuğ ve Sulhi Ceylan Üsküdar sahilinde buluştuğunda, Kadıköy Kadıköy’deydi. Mehmet Erikli ve Davut Bayraklı’nın ekibe katılması Kadıköy’ün Kadıköy’de olduğu gerçeğini değiştirmedi…

Ne mi oldu? Kitaptı, dergiydi derken bir çay ocağında çaylar içildi. Emre yapmak isterken yapamadıklarını anlattı. Sulhi, Emre’ye yapması gerekirken yapmadıklarından da sorumlu olduğunu söyledi. Emre’nin bir an yüzü düştü ama hemen Davut kaldırdı o yüzü. Bırakın bunları şimdi röportaj soruları hazırlamamız gerek dedi. Mehmet Erikli, bir yandan sosyal medyada sosyalleşirken bir yandan röportaj sorularını Davut’a dikte ettiriyordu. Erikli de biliyordu dünyanın bir avunma olduğunu ama bilmek yetmiyordu.

(Çay ocağından gelen bir ara ses:
Yalvarıram gel gel gel haralarda kalmısan
Beni incitme yalvarıram yar beni atma terk etme.)

Derken ekip Üsküdar’a daha fazla dayanamadı ve rotasını Kadıköy’e kırdı. Kadıköy’ün Kadıköy’de olduğunu görmek istiyorlardı. Kadıköy’ün bir metafor olduğunu haykırmanın bir anlamı var mıydı yoksa yok muydu bilmiyorlardı ama kendilerine geldiklerinde Yokuş çay ocağında Orhan abinin çayını içerken sohbetin koyulaştığını fark ettiler. Orhan abi yaklaşık bir senedir kayıptı. Hayırdır abi dediğimizde “Bana yıllık izne çık dediler, bende bir yıldır yoktum” dedi.

Davut, Orhan abiyi yakalayınca Rize anılarını anlatmaya başladı. Anılar bitmek bilmiyordu. 37 yıllık hayatını 74 yılda anca anlatabileceğini düşünen Davut anlattıkça anlattı. Davut anlattıkça Rize rahatladı, Orhan abi rahatladı, biz depresyona girdik.

(Yokuş’tan gelen bir ara ses:
Doldur eşkin şerbet gibi ver içim
Söyle söyle sana böyle ne oldu yar)

Saat gece yarısına az kala ekip Kadıköy’ün sokaklarını usulca terk etti. Kadıköy metaforu olduğu yerde duruyordu. Mehmet, Sulhi ve Davut “aynı suda iki kez yıkanmaz” konusuna hiç girmediler. Kadıköy’ün üzerinden örtüsünü kaldırsalar neyin çıkacağını iyi bildiklerinden hepsi kendi içine baktı. Âlem, kişinin kendisinden dışarı yansıyandı belki de. Belki de hepimizin içinde bir Kadıköy vardı da her birimiz ona başka bir isim takmıştı.

(Hayattan gelen bir ara ses:
Sene çatsın yüreğimdeki sözlerim
Söyle söyle sana böyle ne oldu yar)

Kent Radyo’da Ayşe, arabesk hayatlara arabesk çözümler sunuyordu. Ayşe, kendini feleğin çemberinden geçmiş sanıyordu.

 

 

DİĞER YAZILAR

2 Yorum

  • Ay , 09/03/2015

    Oğlum ben senin yörüngende dönmek zorunda mıyım? Neden böyle cümleler kuruyorsun?

  • siyah , 09/03/2015

    yalnız biraz ağır konuşmuşsunuz bu insanları tanımadan böyle söylemeyin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir