Heybemde Kırk Kelime

Kumaşım şiirden örülü ama elbisem nesir” (İtibar, 15) diyen Nazan Bekiroğlu, bu sefer edebiyat üzerine denemelerinden oluşan “Kelime Defteri” ile çıkıyor karşımıza. Tebeşir kokan ilkokul sıralarına götürüyor bizi. Öğretmeninin tutturduğu kelime defterinden zihninde bir şey kalmasa da, etrafında dönüp durduğu kelimelerden kırk kanatlı bir Anka konduruyor içimize. Herkes kendi nasibine düşeni alır elbette. Benim nasibimde, Seyahat varmış. “Seyahat:  Evliya Çelebi gibi bir rüya görsem ben de. Şefaati unutmasam ama seyahat de dilesem”  Beğeni, her zaman için göreceli bir kavramdır. Bu kırk kelimeden ikisine gereğinden fazla aşinayız. Bunlar: Aşk ve Çay. Gerçek hayattan daha çok sosyal medyada tüketilen bu kelimeler yerine, dışarıda bırakılmış Ateş ve Su’da kaldı bizim aklımız…

Kitap beş bölümden oluşuyor. İlk bölümün adı “Yaşantı.” TÜYAP kitap fuarında hem okur hem de yazar sıfatı ile bulunan, ikisinin de hissettirdiklerini yazıya döken Bekiroğlu, bir sınav kâğıdı vesilesi ile Ömer Hayyam’a, bir sınav sorusu ile de Halil Cibran’a yolculuk yaptırıyor. Deneme, elbette yazarın kendisi ile söyleşisidir. İlk bölüm fazlaca ben özneli olduğu için okuru biraz yorsa da, sabırlı olunduğunda mükâfatı alınacaktır.

İkinci bölüm; “Kavram ve Olgu.” Renklerin dünyası ile aralıyoruz sayfaları. Mavi: “Arapçada mâ (su) kelimesine getirilen bir nisbet î’si ile oluşturulan mâî, bütün kültürlerde ümidin, iyimserliğin, sükûnetin rengidir. Türkçede gök, mavi anlamına gelir.” Ardından kırmızı, siyah ve beyaz… İkinci bölümde yazar, okurla hasbıhâle başlıyor. Günlük hayatta hepimizi ilgilendirecek meselelere değiniyor. En can alıcısı ise internet… Önümüze de bir serlevha koymadan geçmiyor: “Berat Demirci’nin şu eşsiz cümlesi her bilgisayarın ‘çatına’ asılması gereken bir vecizedir: ‘Âlemlerin Rabbi olan Allah sanal âlemin de Rabbidir.’”

“Yazar ve Eser” bölümünde kitap bir ivme kazanıyor. Her ne kadar Nazan Bekiroğlu’nun kendi ifadesiyle, “Rus edebiyatı saplantısı” ilk sayfalarda kendini ele veriyor olsa da, bizleri dünyanın en iyi yazarları ile nefis bir eser ziyafeti bekliyor. Rus yazarlar ve eserleri ile haşir neşir olduktan sonra rotayı batıya çeviriyor, oradan da Divan edebiyatı ve Cumhuriyetin ilk dönem usta kalemleri ile roman, şiir ve mektup  türlerindeki eserlerin içine dalıyor, heybemiz dolu olarak sahili selâmete çıkıyoruz.

Sanatta yönlendirme insanı hiçbir yere götürmez. Bu yüzden Bekiroğlu, kitabının “Metin Olarak Film” bölümünde niçin film seyrettiğini ve sinemanın hangi yönlerinin edebî bir metin olarak okuduğunu akıcı bir üslûpla anlatmış. Bu bölüm, filmler için de bir defter açıp, kendi beğeni listemizi oluşturmak için güzel bir örnek olarak önümüzde duruyor.

Ve kitabın son bölümü “Ben Artık Düz Cümleler Kurmak İstiyorum.” Kemâle ermiş bir dervişin sohbetinden alınmış sözler… Beklediğim bütün cümleler kitabın sonuna bırakılmış gibiydi. Gönül rahatlığı ile azalan sayfaları çeviriyordum. Bittiği için değil, okuduğum için memnuniyet duyduğum bir kitabın daha kapağını kapatıyordum.

Celal Kuru

DİĞER YAZILAR

2 Yorum

  • Merve , 23/03/2016

    Diliniz çok içten ve samimi..yeni tavsiyelerinizi bekliyoruz,

  • Gülayşe , 04/07/2015

    hafif kelimelere Aşina kulaklarımız mana yüklü kelimeler özlem duymuş meğer. Kelime defteri bir mana yolculuğu olsa gerek, bu yazıdan Anladığım bu en azından. Bir tanışıklığa vesile olduğunuz için teşekkürler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir