Düğünler Edebifikir’in Eylem Alanlarıdır

İş bu metin Edebifikir İhtiyar Heyetinin emri ve iradesiyle evli yazarlardan müteşekkil bir konsensüs tarafından kaleme alınmış olup Feyyaz Kandemir ve aynı zihniyetteki yazarları hizaya çekme maksadını taşımaktadır.

Bilen bilir, Cumartesi günleri Edebifikir günleridir ve bu konu tartışmaya kapalıdır. Sınavlara hazırlanmak için hafta sonunu bekleyen öğrenciler Cuma akşamından hazırlıklarını bitirir. Nice zamandır berber yolunu tutmak için fırsat kollayan müdavimler sabah erkenden kalkıp dükkânı berberle birlikte açar. Pazar alışverişi yapması gerekenler tezgâhlar kurulurken pazara çıkar ve esnafa siftah ettirir. Ev temizliği yapması gereken kılıbıklar dahi sabah namazına müteakip evini temizler, çamaşırını asar, camlarını siler. Hülasa, her kim ki o gün işi vardır, işlerini halleder ama öğleden sonra Edebifikir buluşmalarına yetişir. Heyhat ki; son zamanlarda kılıbıkları dahi şaşkınlık içerisinde bırakacak bir taife peyda oldu. Bu taifenin başını ise yıllardır canımız ciğerimiz sandığımız Feyyaz Kandemir nam yazarımız çekmektedir.

Askerdeyken bile bir yolunu bulup Edebifikir buluşmalarına katılır diyerek hüsnü zanda bulunduğumuz Feyyaz, eline çiçek çikolata alıp jantileri üzerine çekince birden başı dönmeye, hülyalar âleminde sarhoş gezmeye başladı. Kimsenin evlenmesine itirazımız yok. Nişandır, elbet alışveriş yapılır, yüzükler takılır, ona da laf yok. Kaldı ki biz de taktık o yüzüklerden. Fakat bu işleri cumartesi gününe denk getirme basiretsizliğini kabul edemiyoruz. Bu kadarını Bahadır Dadak bile yapmamıştı. Yoksa yapmış mıydı? Ah Bahadır!

Daha yolun başındayken ipleri müstakbel ev ahalisinin eline vermiş olması evlilik sonrası için bizi derin endişelere sevk etmektedir. Ayrıca bugüne kadarki tüm gayretini de sorgulamaya itmiş, kendisi hakkındaki müspet düşüncelerimizi menfi boyuta taşımak üzere zihnimizi zorlamaktadır. Kendisini tanımasak Feyyaz, taşsız bir yüzüğün parıltılarını boynuna geçirmiştir diyeceğiz ama dilimiz varmıyor. Kendisini tanımasak Feyyaz Anadolu’nun bin bir renginden müteşekkil nakışlarını gönlünden söküp atmış, dantelli televizyon karşısında göbeğinde siyah bir kumandayla uyuya kalmaların hayalini kuruyor diyeceğiz fakat kalbimiz kaldırmıyor. Kendisini tanımasak Feyyaz… Hayır hayır, kendisine kıyamıyoruz.

Şu son bir aylık süreç göstermektedir ki; herkes bedelli askerlik için banka kuyruğunda beklerken askere alınma arzusuyla kilo veren Feyyaz, delikanlılık temalı lafları kuytu bir köşede ipek mendile sarmalamış ve cami önüne bırakıp kaçmıştır. Daha yolun başında Pazar günleri dururken nişan işlerini Cumartesiye bağlayan bir erkek nasıl olur da yarın evde kahvaltı hazırlattırabilir? Bu kadarını bile yapamayacak mı yani? Yoksa yemekten sonra çayları da mı kendisi getirecek? Oldu olacak anahtarı yanında taşısın da eve geldiğinde kapıda karşılanmasın!

Bu kadar gaflet yetmiyormuş gibi ihtarımıza da güya şiirle karşılık vermeye kalkmış. Öncelikle biz aruz veznini nişan gününü tayin edemeyen bir kalbi ılıktan öğrenecek değiliz! Üstelik yazdığı şiirde de ihtarımıza bir cevap yok. E insanın cevabı olmayınca saldırıya geçecek elbet. Ayrıca yazarımız Sulhi Ceylan’ı çeyrek altınla korkutma gafletine hiç değinmiyoruz bile! Lafı dolandırmayı bir yana bıraksın da şu soruya cevap versin: Feyyaz Kandemir “Kadem” mensuplarını bile hayrette bırakacak bir kalbi ılıklıkla ne yapmak, nereye varmak istemektedir? Kadem’in üyelerine seminer verme niyeti mi vardır, siyasi ikbaline böyle mi giriş yapacaktır? Bürokrasiye olan ilgisi neden nişanlanmadan önce yoktu? Ne oldu da dünya bu kadar değerli oldu? Açıkçası Feyyaz’ın kararlarını kendi başına aldığından şüphe duyuyoruz. Hatta karar aldığından bile şüphe ediyoruz. Bu sebeple temyiz kudretinin olup olmadığını öğrenmek için kendisini Türk hekimlerine emanet ediyoruz. Lütfen bize raporla gel!

Şimdi kendisine son bir ihtarla sesleniyoruz: Feyyaz, tüm bu gaflet, dalalet hatta ihanet hallerine rağmen birlikte içtiğimiz çayların hatırına senden halen umudumuz var. Mertliğin kitabı yazılacak olsa önsözüne imza atmaya talip olan değil misin? O halde iddia ettiğin gibi merdi meydan olduğunu ispat etmek istersen, İbrahim Halil Aslan gibi düğününü hafta içi yap da âlem yiğit görsün! Hatta düğünden bir gün sonra Edebifikir buluşmasına gel ki; ihtiyar heyeti önünde ceketini ilikleyip özür beyan etsin! Aksi halde başına geleceklerden sen sorumlusun. Unutma, düğünler Edebifikir’in eylem alanlarıdır! Davut Bayraklı’nın düğününde neler yaptığımızı hatırla, eğer hatırlayamıyorsan siteden bir zahmet okuyuver. Ah umut, sen olmazsan biz ne yapacağız?

Edebifikir

Konu ile ilgili yazılar

Feyyaz Kandemir’i İhtar ve İkâz
Aruz Vezniyle Cevap Veriyorum!
Davut Bayraklı’yı “Dünya Evi”ne Şutladık!

DİĞER YAZILAR

1 Yorum

  • Üstad Muharrem Cezbeye muhabbetimle , 06/11/2019

    Ah üstadım neredesin?
    Bizim kelimelerimiz toy, dilimiz zayıftır lakin sana olan muhabbetimiz sözlerini hıfz ettikçe olgunlaşmıştır. Sen uzlete çekildin bizlere yine bir haller oldu. Ne tuttuğumuz yolda sabit kalabildik, ne de verdiğimiz sözlerde durabildik. Biz birbirimize söz geçiremez olduk. Başımızda sen olsan böyle mi olurdu?

    Biz biliriz ki üstadımızın bize merhameti ganidir. Dili sivri olsa da gönlü latiftir. Bizleri bu halden ırak edecek olan onun terbiyesidir. Gelir de bizlerle hasbihal ederse aklımız başımıza devşirilecektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir