Feyyaz Kandemir’i İhtar ve İkâz

Bilen bilir: Edebifikir ekibi her Cumartesi günü toplanır. Önce ders yapılır, sonra koyu bir muhabbete dalınır. Bu sohbetlerde edebiyat, sanat, şiir, hakikat derken saatler birbirine eklenir. Sohbete iştirak edenler, nefes alır olmanın hakkını nasıl vereceğine dair fikir üretir. Yani sizin anlayacağınız, kalpler kalplere akar ve dertlerimizi birleştiririz. Fakat, eylemin bir kız ismi olmadığını hem yazdıklarıyla hem de eylemleriyle gösteren yazarlarımız arasında bir kaç haftadır Feyyaz Kandemir’i göremez olduk. Bizi elem ve keder denizine gark eden gerçeği ise sonradan öğrendik, meğer bir komplo ile karşı karşıya imişiz: 

Efendim, işittik ki Feyyaz parmağına kelepçeyi takmış, sözlenmiş… Evet, evet doğru duydunuz. Bir yazarımız daha dünya evine (hani şu “yalan dünya” var ya, işte onun evine) girmek üzere erkeklik saltanatını yıkmaya karar vermiş. Bu hareket karşısında, prensipte, diyeceğimiz bir şey elbette yok. Asıl mesele, yazılarına pek titizlenen Feyyaz Kandemir’in bütün önemli(!) tarihleri cumartesi günü saat 3’e denk getirmesi. Haftanın yedi günü olmasına rağmen Feyyaz nedense cumartesi günlerini seçiyor. Aileler cumartesi günü tanışıyor, söz kesme merasimi cumartesi günü yapılıyor, nişan alışverişi cumartesiye denk getiriliyor ve nişan da Cumartesi günü yapılacak imiş. 

Haydi, diyelim ki bir kereliğine cumartesi günü çarşıya çıkıldı, bütün cumartesileri bu işlere hasretmenin ne mânası olabilir? Yazarımızda devrimci ruhun öldüğünü, düğün dernek faaliyetlerinin uçuculuğuna ve akıcılığına kapılıp, avamî tabirle, cıvatalarının gevşediğini düşünmek istemiyoruz. Hele ki mevzubahis Feyyaz Kandemir ise buna ihtimâl(!) vermiyoruz. Çünkü zihinlerimizde çok taze efelenmeler, heyheylenmeler var. En yüksek perdeden, en iddialı üslûplarla kılıbıklık sayılacak hareketlere asla pabuç bırakmayacağını her fırsatta dile getiren Feyyaz Kandemir’in böylesi bir durumu düşeceğini kabul etmek istemiyoruz. O bakımdan, elimizdeki istihbarat raporlarının bizi yanıltmak için Vatikan’ın propaganda ve maniple hareketleri olduğunu düşünmek istiyoruz. 

Kabul etmek gerekir ki Feyyaz Kandemir’i, Bahadır Dadak’ta olduğu gibi evlilik karşısında mağlup ve mahzun bulmamıştık. Bahadır, önündeki puseti iteklerken telefonundan navigasyon takip eden ve bir yandan da omzundan kayıp düşmeye teşne bebek çantasıyla tahterevalli oynayan göbekli, gözlüklü ve trikosunun kollarını boynunda bağlamış piknik tip Türk erkeği sınıfına girer. Feyyaz ise böyle bir intiba bırakmadığı gibi bebeği sağ koluyla vücuduna yaslamış hâlde taşıyan, karısı arkadan kendisini takip ederken sol elinde cep telefonuyla konuşan, yazları o meşhur “baba tişörtü”nden giyen ve Samsun 216 içen Türk erkeği sınıfına mensup olacağı yönünde işaretler veriyordu. Fakat yaşanılan bu cumartesi faciaları Feyyaz’ı büyük ölçüde gözden düşürmüştür. Bahadır Dadak ise taşrada vakar aramaya devam ediyor ve beyaz yakalıların dünyasından dervişliğin dünyasına hasretle bakmaya devam ediyor. Korkumuz o ki metropol hayatı Feyyaz’ı evlilik yoluyla teslim alma yoluna girmiştir.    

Biz Edebifikir olarak açık bir saldırıya maruz kaldığımız fikrindeyiz. Bin bir türlü beşinci kol faaliyetlerinin, siber saldırıların ve Zehra Zümrüt Selçuk’un tehdidi altındayken Feyyaz’ı yanımızda görmek isterdik. Maalesef o tasarlanan komploların farkında değil. Ah insan nasıl da kör olabiliyor? Feyyaz’ı süresiz nafakaların,  takı toplayıp kaçan Azerî gelinlerin, Feminazi çetelerinin, KADEM’cilerin, Kadıköy Kadın Partisi’nin beslediği o şiddet ve nefret sarmalanın dünyasına doğru düşerken ikâz etmek istedik. İhtar faslını kendisi anlayacaktır. Edebifikir’den damat çıkmak kolay değil, bunu en iyi Davut Bayraklı bilir.

DİĞER YAZILAR

3 Yorum

  • Mütebessim , 31/10/2019

    Bu olanlar,biz okurlar için tam olarak şunu ifade ediyor; Feyyaz Kandemir’in yazıları fetret devrine girmiştir…

  • A.B. , 30/10/2019

    Feyyaz Kandemir; sevdiğimiz, yazılarını ilgili ve merak içinde beklediğimiz Edebifikir yazarlarındandır. Belki Edebifikir ekibi O’nu cumartesi günleri göremediği için özlüyor olabilir lakin bizler yazılarından uzak kalmanın muhsunluğunu içindeyiz. İnşallah evlilik yazı yazma gayreti ve edebiyat aşkından uzak kılmaz. Bir okur olarak her daim yazılarını bekler olacağım.

  • Pörsümüş Beyaz Kulaklık Cakı , 30/10/2019

    Takıları cukkalayıp arazi olmak kötü bir fikirdi lisede okurken.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir