Salı akşamı Mehmet Necip saat 17.00 sularında Sulhi Ceylan’ı arayıp buluşma talebinde bulunduğunda, Sulhi Ceylan yeni aldığı ve dolayısıyla hiç okuyamadığı şiir kitabına Mehmet Necip’in çökeceğini bilseydi telefondaki diyalog elbette başka olurdu. Ama Sulhi masum ve saf ama Necip acımasız, insafsız ve dahası…
Fedai Başkan ve Sulhi Ceylan saat 19.00’da Kadıköy YKY kitabevinde buluştuklarında Mehmet Necip buluşma talebinde bulunan kişi olduğu halde hâlâ Bağlarbaşı’ndaydı. Assolistlerin sahneye en son çıktığını göstermek istiyordu. Böyleydi herkesin imtihanı farklıydı, Necip ise nefsinin aynasında kaybolduğunun farkında değildi. Ama Necip assolistti…
Derken 19.30 civarı hazret de Kadıköy sokaklarında görüldü. Her zaman ki gibi Necip açtı ve bu sebeple makarnacıya gidildi. Kocaman bir tabak makarnayı mideye indiren Necip hâlâ bana mısın demiyordu. Yarım saat sonra ise Davut Bayraklı ve Mehmet Erikli görüldü. Fenerbahçe’de Kemal Sayar’la röportaj yapmışlar… İkisi de güzel insan, Mehmet Necip gibi değil…
Çaykur’da çaylar yudumlanırken bir yandan da her zamanki gibi ekip Mehmet Necip’i dinliyordu. Hem başka ne yapabilirlerdi ki? Necip anlattıkça anlattı, yeni projelerinden, büyük zuhurun kendiyle gerçekleşeceğinden bahsetti. Nedense edebiyat ve şiir bahsine hiç girmedi. Ama ne yapıp ediyor, konuyu sürekli kendine getirmeyi başarıyordu.
Mehmet Erikli gayet suskun… Aydoğan K yine evinde… Davut Bayraklı her zamanki gibi mutlu… Aydoğan K yine evinde… Fedai Başkan evlilik hayallerinde… Aydoğan K yine evinde… Sulhi Ceylan, Kadıköy sokaklarında gayesiz dolanan gençleri müridi yapma hevesinde… Aydoğan yine evinde…
Ve işte her şey bu arada oldu ve Mehmet Necip planını uygulamaya koydu. Masum ve saf Sulhi, aldığı kitap ve dergileri çantasından çıkartıp masanın üzerine bırakıverdi. İstiyordu ki arkadaşları da aldığı kitapları, dergileri görsün, güzel bir sohbet açılsın. Ama kitapları gören Necip, nasıl kitaplardan birinin üzerine konarım düşüncesi ile evlenmişti bile. Sonuç sizin de tahmin ettiğiniz gibi oldu. Sulhi masadan bir kitap eksik kalktı. Mehmet Necip masadan bir kitap fazla kalktı. Mehmet Necip masadan, çöktüğü kitabın arasına hayallerimizi sıkıştırarak kalktı. Mehmet Necip kalktığında nedense Kadıköy hafifledi. Masa hafifledi. Aydoğan hafifledi… Kadıköy’ün günah biriktiricisi sokakları hafifledi…
Saat 22.30’a geldiğinde ayrılık kendini göstermişti. İlk önce Mehmet Necip ayrıldı ekipten, nedense İngilizce elveda dedi bize. Biz anlam veremedik. Necip’in arkasından bakarken güldüğünü hepimiz biliyorduk. Ve hepimiz Neciplerin bitmeyeceğini, her devirde kendilerine koltuk bulabileceklerini de biliyorduk. Biz çok şey biliyorduk ama saf ve temizdik. Mehmet Necip ellerini kolonyalı mendille siliyor ve ben daha temizim diyordu. Biz yanımızda kolonyalı mendil taşımıyorduk.
Herkes kendi yoluna revan olduğunda, evlerinde damlayan musluklarını düşünüyorlardı. Mehmet Necip’in evinde artema vardı ve hiç damlatmıyordu. Hâlbuki biz damlayan musluklar üzerine hayatımızı kurmuştuk. Musluk dediğin damlardı. Mehmet Necip’in şiir okuması Türk şiiri için büyük bir tehlikeydi. Mehmet Necip, Kadıköy sokaklarını duruşuyla eze eze uzaklaştı, gitti.
Edebifikir Haber Ajansı
8 Yorum