Yazarlarımız 2050 yılına dair beklenti, tahmin ve umutlarını kaleme aldılar. Dosyamızın üçüncü yazısı Bahadır Dadak’a ait.
***
Ben tam Berlin Duvarı’nın yıkıldığı sene dünyaya geldim. Tamam, kemal yaşıma varmadım belki ama sokaktan geçen orta yaş üstü adamlar “delikanlı tutuver şu çuvalın ucundan bayırı çıkamıyorum” falan da demiyor artık. Kendimce olayları yorumlarken bir çeyrek asrın penceresinden bakabiliyorum dünyaya. Lâkin sorgulama dosyasına konu olan soru Türkiye özelinde olduğu için ister istemez yakın tarihe odaklanıyor zihnim. Cumhuriyet ideolojisinin tek tipleştirici, baskıcı, ulusalcı vesayetinden sonra geçtiğimiz dönemeçler az çok belli. Sırasıyla 27 Mayıs darbesi, 12 Eylül, 28 Şubat ve nihayet 15 Temmuz darbesi. Tüm bu siyasal, sosyal kırılmalar faillerinin ideolojik konumlarına, tarihi kavrayış biçimlerine ve en önemlisi inançlarına göre yorumlanabilir. Çok zor değil, Türkiye’de doğmuşsanız ulusalcı, İslamcı, komünist, sosyalist, Kürt milliyetçisi yahut Doğu Perinçek’siniz demektir. Yok ben aşçı tabağı almak istiyorum derseniz Dücane Cündioğlu yahut İsmet Özel’de olabilirsiniz. Olayların ve siyasi kanaatlerin sebepleri, sonuçları, eklektik yapıları, son 15 yılda büyük oranda artan sermaye-teknoloji girdileri ve Pasifik Okyanusu’na aldığımız pozisyonla önümüzdeki 30 yıl az buçuk yorumlanabilir. Ben tabiî ki bir yorum yapmayacağım. Çünkü bu iş muhtelif felaket tellalları tarafından milyarlarca kez yapıldı, yapılıyor, yapılmaya da devam edecek. Neo-Nostradamus’lar, toplum mühendisleri, Türk şiirine falan bel bağlayan eczacı kalfaları umut tüccarlığına devam edecekler. Etsinler.
Kaç gündür Takva filmindeki o meşhur dervişin repliği kulaklarımda çınlayıp duruyor; “Ben sadece iyi bir insan olmak istemiştim.” Ben de çok istedim ama olmuyor güzelim. Allah’ın lütfuyla kerem bulmuş birkaç kişi istisna şu melanet dünyada tek bir iyi insana rastlamadım. Rastlamaya da umudum yok. Hiçbirimizin firavun farelerinden farkı yok. Yiyip içip biriktiriyoruz sadece. Oturduğumuz evler, son model arabalarımız, banka hesaplarımız her şeyin kanıtı.
Şahsen ben dünyanın bir an evvel ortadan ikiye ayrılmasını istiyorum. İyice pekmezi aksın, Satürn’e, Neptün’e falan sıçrasın istiyorum. Bu bakımdan sizlerle, 2050 yılına dair kaotik, fantastik hatta distopik Türkiye ideallerimi paylaşacağım:
– Siyasal İslam miadını doldurduğuna ve 100 yıldır çoğulcu demokrasiye intibak edecek bir nesil yetişmediğine göre “Siyasal İslam” yerini “Parlamenter Avokado İslam Rejimine” bırakacak.
– Avokado ülkemizde sadece Antalya bölgesinde yetiştiği için Türkiye’nin yeni başkenti Antalya olacak.
– 1982 anayasasına uyumlu Avokado Anayasa’sı yürürlüğe girecek. Avokado Lirası konvertibl hale getirilerek tedavüle girecek. Sadece “Konvertibl” kelimesini doğru yazabilen brokerlara tahvil, bono ve hisse senedi ile işlem yapma izni verilecek.
– Köy enstitüleri tekrar kurulacak. Evlatlarımıza avokado ağacından keman yapımı, avokado itikadının temel esasları ve avokado yetiştirmenin incelikleri öğretilecek.
– Avokadonun anavatanı Orta Meksika olduğu için dünyanın yeni süper gücü Meksika olacak.
– Bu köklü siyasal-sosyal değişiminin en önemli öncülü tertemiz bir üçüncü dünya savaşı olacak. Lâkin bu savaş ne topyekûn bir cihan harbi, ne de Sovyet Rusya-ABD soğuk savaşına benzemeyecek. Aynen şöyle olacak; 2040 yılının üçüncü çeyreğine doğru yeni bir virüs peyda olacak. Avokado-49 virüsü… Efendim, bu virüse panzehir sağlayacak etken madde ise Afganistan’ın kadim milleti Peştunların günahsız çocuklarının kanında bulunacak. Elon Musk, merhum Bill Gates’ın küçük mahdumu Jerry Gates, Jeff Bezzos’u büyük bir komplonun ardından zehirleyerek Amazon’u üstüne geçiren yeni sevgilisi Natalia, Rockefeller ve Rothschild’in derebeyleri Meksika sahillerinde bir barda, bir yandan viskilerini yudumlayıp diğer yandan virüse çareler ararlarken birden ortalık karışacak. Musk ilerlemiş yaşına rağmen Natalia’ya işmar edince küçük ve arsız Jerry Elon Musk’ın suratına bir yazar kasa fırlatacak. Ortam birden alevlenecek. Herkes tekme tokat birbirine girecek. Fitne büyüyecek. Ömrü billâh birbirleriyle konuşmamaya yemin edecekler. Bağlı şirketler, kar ortakları, çok uluslu sermaye şirketleri lağvedilecek. Oyunun tüm aktörleri hiddetlenecek. Dünyada kartlar yeniden dağıtılacak. Afganistan’ın azınlık etnik grubu Hazaralar silahlandırılacak. Büyük bir iç savaş çıkacak. Peştunların kanından elde edilen ve sınırlı sayıda bulunan etken aşı maddesi çok büyük bedellerle satışa sunulacak. Ateş büyüyecek, Ortadoğu’ya, Balkanlara, Baltık ülkelerine sıçrayacak. Her yerde iç savaş, holokost, kıyım yaşanacak. 10 yıllık savaşın sonunda etken maddeyi uhdesine alan Jerry Gates ve manitası Natalia’nın toplam serveti 950.000.000.000 milyar avokado dolarına ulaşarak Meksika Ulusal Bankasına yatırılacak.
– Kadir Mısırıoğlu’nun talebeleri takiyeye zorlanacak. Avokadolarını feslerinin altlarına saklamak zorunda kalacaklar.
– 12 yıllık zorunlu online-eğitim 30 yıla çıkarılacak.
– Belli başlı sınır karakolları istisna askerlik hizmeti bütünüyle kaldırılacak. Ordu “Smoke For Peace” felsefesini benimseyerek gücünü Maliye ve Ticaret Bakanlıklarına devredecek.
– Kan ve organ bağışı zinhar yasaklanacak.
– Esrar, kubar, metamfetamin, eroin, kokain, extasy, bilumum uyuşturucu ve uyarıcı maddeler yasal hale gelecek.
– Sokağa çıkma yasağı ve getirdiği alternatif çözümler “kadim kültürümüzün” bir parçası haline gelecek. Sokağa çıkan, doğa yürüyüşü yapan, temiz havayı içine çeken, mantar toplayan insanlara öcü gözüyle bakılacak.
– Şiirde imge yasaklanacak. Deneysel şiir çağ atlayarak tamamıyla “Neo-Ampirik Akıma” ikame olacak. Şairler Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan izin alıp bir dernek çatısı altında şiir yazabilecekler. Şiirlerde hidrojen, nitrojen ve şarbon kullanımı zorunlu hale getirilecek.
– Sahaflar kapatılacak. Kitap mezatları yasaklanacak. Büyük alışveriş merkezlerinde bile kitap dolaşımına izin verilmeyecek. 2039 Küresel Kültür İsyanından sonra süreli yayınlar ve matbuat yerini tamamıyla e-kitaba bırakacak.
– Avokado virüsünün yıkıcı etkilerinin önüne geçebilmek adına camiiler müze haline getirilecek. Hac yasağını fırsata çevirmek isteyen yalancı peygamberler Google Earth üzerinden “Online Hac Farizası Kampanyası” başlatarak Meksika’ya büyük çapta sermaye çıkışı sağlayacaklar.
– Sulhi Ceylan “Aklın Işığında Vahdet Risalesi”, “Leyla Sorunsalı” ve “Can Sıkıntısının Anatomisi” gibi peş peşe çıkardığı dev eserlerle dünyada ve çevre gezegenlerde büyük üne kavuşacak. Büyük 2029 Buhranını takip eden yıllarda iyiden iyiye kafayı sıyıracak. İhvanına sezdirmeden Alaska’ya doğru bir yolculuğa çıkacak. Orada bir mağarada inzivaya çekilerek hipotermiden cartayı çekecek.
– Bilal Can, Ahmet Mithat Efendi ile aynı DNA sarmallarına sahip olduğunu bilimsel olarak ispatladıktan sonra üstadın rekorunu geçmek için odasına kapanacak. İnternetten, teknolojiden, her şeyden kendini soyutlayacak. 2035 yılında odasından çıktığına basılmayı bekleyen 500 cilt kitabı eşine göstererek “Geçtim onu!” diyecek. Yenge hanım, utana sıkıla kitap basmak yasaklandı dediğinde dolma kalemini şahdamarına sokarak oracıkta ruhunu teslim edecek.
– Yasal evlilik yaşı otuza çıkarılacak.
– Kadıköy muhafazakârlaşarak Üsküdar ülkenin seküler kültür ve eğlence merkezi haline gelecek.
– e-devlet kapsı üzerinden herhangi bir futbol takımına üye olmak ve ayda en az iki maç izlemek zorunlu hale getirilecek.
– Demir perdelerini annesinin çeyiz sandığına kaldıran Kuzey Kore’de düdüklü tencere üretimi legal hale gelecek. Türkiye buradaki büyük ihracat boşluğunu fark ederek Kuzey Kore ile “Avokado Dostluk Müzakeresini” imzalayacak.
– Mehmet Raşit Küçükkürtül “1950-2050 Dönemi Kalın Türklerde Ajan Yetiştirme Teknikleri” üzerine kaleme aldığı doktorasının ardından Cumhurbaşkanımızın tensipleriyle Britanya Konsolosluğuna atanacak.
– Avrupa Birliği dağılacak. Meksika’nın mihmandarlığında Güney Amerika Birliği kurulacak. Türkiye acılı kebabı, rap müziği ve Volkswagen arabaları çok sevdiği için Almanya’nın safında yer alacak.
– Adalet Bakanlığı kapatılarak büyük hukuk reformu gerçekleştirilecek.
– Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ile birleşerek post-modern selefi-vahabi akımının mümessili haline gelecek.
– Türk Dil Kurumu Et ve Balık Kurumu’na bağlanacak.
…
Bahadır Dadak
4 Yorum