15 Temmuz gecesi, Türkiye’de bir tarih yazıldı. Yüzlerce isimsiz kahramanımız, zaferlerini ümmetin kalbine yazdırdı. O gece hepimiz için son derece üzücü, endişe vericiydi ama çokça destansıydı.
Biz Bosna Hersek’teydik. Vatanımızdan uzakta, bir o kadar da yakınında… En uzun geceydi bizim için. Tankların önüne, imanını siper etmiş kardeşlerimizi ekrandan izlemek zorunda kalmıştık. Zordu.
Türkiye’de yaşanan zulmü, Balkan medyasına anlatmaya çalışıyorduk. Haberler ardı ardına geliyor, elimizden geldiğince tüm gazeteci arkadaşlarla doğru bilgileri buradaki basına hazır hale getiriyorduk. Bir elimiz klavyede, diğer elimiz semadaydı…
Başkomutan Erdoğan’ın çağrısı üzerine, sokakları ihanetten temizlemek üzere akına giden milletin, tarih yazmaya başladığı dakikalarda, merhum, bilge kral Alija İzetbegovic’in oğlu, Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı Bakir İzetbegovic yurt dışından Türkiye’ye gelecek olan ilk destek mesajını yolluyordu, “Türkiye’deki seçilmiş hükümeti, demokrasiyi ve ‘dost ülke’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı sonuna kadar destekliyoruz.”
Ardından Saraybosna’daki tarihi Başçarşı’nın meydanında bir hareketlenme başladı. Saat 01.30 suları, elinde Türkiye ve Bosna bayraklarıyla zulme karşı ‘dur’ demeye gelmişti Boşnaklar. Nasıl uyusunlardı ki? Ellerinden gelse, kardeşleriyle omuz omuza, aynı safta yer alıp kurşunlara meydan okuyacaklardı.
Oraya vardığımızda, mikrofonu uzattığımız genç şöyle diyordu, “Biz hazırız. Eğer Türkiye’ye gitmemiz gerekiyorsa gideriz.” Söylenmesi gereken her şeyi söylemişti yiğit Boşnak.
Gecenin karanlığında Türkiye için, başka bir yiğidin kalbi daha atıyordu Bosna Hersek’te. Olaylar bittikten sonra birinci ağızdan dinlediğim ihtiyar delikanlının da canı yanmıştı o gece.
İmam Şekip Efendi, her gece olduğu gibi, yatsıdan sonra nafile namazını kılmış, duaya oturmuştu, Fatih Sultan Mehmed Han’ın, Bosna Hersek’i feth ettiği yıllarda, onun gelişiyle şereflenmiş jajce şehrindeki evindeydi.
70’indeki Şekip Efendi, her şeyden bihaber, ellerini gökyüzüne kaldırmış, uzunca dua etmişti. Bu sefer, duası biraz farklıydı ama. Kendi de anlamamıştı neler olduğunu. Çünkü kalbine, hayatında hiç gitmediği Türkiye, o ülkenin Cumhurbaşkanı Erdoğan düşmüştü.
Türkiye’nin bekâsı için, milletin sıhhati için, ümmetin birliği için elleri uzun uzun semada asılı kalmıştı. Gönlü acıyordu Şekip Efendi’nin. Duasını bitirip uykuya daldı.
Şekip Efendi, ertesi gün uyanıp ta, televizyonu açtığında anlamıştı gönlündeki acının sebebini. Türkiye, o gece büyük bir kâbus görmüştü. O kâbus, kendisinin de yüreğini yakmıştı. Farkında olmasa da fark ettirmişti Allah. Kilometrelerce ötedeki kardeşleri için ona duayı nasip etmişti. Belki de, iki tankın üstünden geçtiği yiğidin kurtuluşuna vesile etmişti Allah, Şekip Efendi’nin duasını… Biz bilmesek de, ihtiyar delikanlının da canı yanmıştı kalleş kurşunlar kardeşlerinin bedenine saplanırken.
15 Temmuz gecesi Bosna Hersek’te böyle geçmişti, beddualar değil, dualar galip gelmişti.
Emre Baştuğ
2 Yorum