Bir Gün Gölgem de Ölecek

İnsan, bazen bu saatten sonra kir tutmayacağını sanır. Dudaklarının uçurumundan cevapsız soruların kendini aşağı bıraktığı zamanlarda ağzında keskin bir zincir olduğunu hisseder. Ağzında yedi harf: A y r ı l ı k…

Eğersiz atların içimden firar ettiği ve sadece harflerle tutunduğum günlerin hayatımı bir volkana çevirdiği demlerden bahsetmiyorum.

Birbirine bağlamakta zorlandığım cümlelerim var. Kör bir yarasa gibi kendimi duvarlardan duvarlara çarptığım da doğdurur. Jileti etime etime sürmekten de bahsetmiyorum. Evet, insan zaaflarıyla doğar, acizlik insanın sıfatıdır. Tamam insan, bazen insana yurt olmaz; hayatın örsünde dövüldükçe yurtsuzlaşır. Bazen uzun ve sessiz nefeslerinden tanınır insan, bazense durup durup kendini oymasından… Ve dahi sebepsiz yere kelimelerin gölgesinden umut beklemesinden… Bütün bunlar bir tarafa insan arkadaşından tanınır, bunun da bilinmesini isterim.

İnsanın böyle anlarda yani dünyaya ve kendine şifa bulamadığı anlarda nefesini duyduğu, görünce mutlu olduğu, hayat enerjisini hissedince sıkıntılarının dağıldığı, bir e-postasının bile umudu muştaladığı arkadaşları vardır. Böyle arkadaşlardır insanın içindeki yılanı boğan. İbrahim Hakkı Öztürk’ten bahsediyorum… 2013 yılında tanıştığım ve o günden beri bir kardeşim olarak gördüğüm İbrahim Hakkı…

***

İlk görüştüğümüzde kitaplar ve okumak üzerine konuşmuştuk. Hangi kitapları okuması gerektiği üzerine uzun bir sohbet yapmıştık. Sonra ondan edebifikir.com için röportajlar yapmasını rica etmiştim. Yaptığı 3 röportajdan sonra nedense kalbindeki şiir kuşu havalandı ve şiir yazmaya ve bana göndermeye başladı. Çok heyecanlıydı. Daha ilk şiirleri bir şairi müjdeliyordu ve hemen ciddi bir okumaya girişti. Sürekli yazdığı şiirleri bana gönderiyor ben de değerlendiriyordum. Bir zaman sonra şiirlerini sitemizde yayımlamaya başladık. Nedense ölüm temalı şiirler yazıyor ve ben kendisine başka konular üzerine yoğunlaşması gerektiğini, yüzündeki ve bakışlarındaki umudu dizelere taşıması gerektiğini ısrarla söylüyordum. Çok çalışkandı, deli gibi şiir kitapları okuyor, notlar alıyordu.

Üniversiteyi bitirip Konya’da işe başlamasından sonra daha çok telefonla görüşmeye başladık ama her İstanbul’a geldiğinde yanıma uğrar o umut dolu gözleriyle benim karamsar gözlerim buluşurdu. Sıcacık cümleleri içimi ısıtır, gayreti ise ayrı bir sevindirirdi… Bir ara Edebifikir’de vasiyet dosyası yapmıştık. Yazarlarımız vasiyetlerini yazdılar. Ben vasiyetimde; “Herhangi bir ağızda ezilen ‘öldü’ kelimesine döndüm. Dünya sizin olsun. Ellerimle ördüğüm ağa yakalandım, kendi hülyalarımdan dolayı yaralandım. Şarkımı bitiremedim haberiniz olsun” cümlelerini yazdığımda bana bir yazısı ile şöyle gönderme yapmıştı: “Bir gün gölgem de ölecek… Bedenimin ölüme ustalığı karşısında, ölüme çıraklığından sıyrılacak gölgem ve özlenen yolculuk başlayacak toprak yataklarında. Ölümümden sonra kimsenin gözyaşı dökmesini istemem. Tanıyan herkesin Fatiha ve Yasinlerine dâhil etmeleri kâfi…”

***

Biz inanmış insanlardık ve ölüm bize uzak değildi. Uzak değildi çünkü ölüm, Sevgili ile buluşmaktı. Teşvişin bitip mutlak tevhidin hâkim olmasaydı. Ben ben diye deliye döndüğümüz ve hakikatine ulaşmak için kendi kuyumuzu yine kendi ellerimizle kazdığımız ve her seferinde bir arzumuz sebebiyle sırtımızdan vurulduğumuz dünyadan kurtulmak ve Cemâlullah ile buluşmaktı. Kesret âleminin sona ermesi, sen ben kaygısının bitmesi ve ilahî nefese kavuşmaktı. Tamam günahlarımız olabilirdi ama Efendimiz (s.a.v.) “Benim şefaatim ümmetimden büyük günah işleyenler içindir” buyurmuştu. Bizim tek derdimiz kendimizdi. İçimizdeki o bir türlü dolmak bilmeyen boşluktu. Ne yapsak, nereye gitsek sıktığımız dişlerimiz arasından bir anda haykıran isyanımızdı. Kendi kuyumuzda kendimizi arıyor ve bu sebeple şiire sığınıyorduk. Hem biliyorduk şairler ve veliler kardeşti, ilham kardeşi… Tamam bir veli olamadık, ama onları çok sevdik. Şiirlerimizde onlara özendik. Ölüme bu kadar vurgu yapmamız da bu sebeptendi. Biz hiçbir zaman ölümü ötekileştirmedik. Ölüm düşüncesinin hayata panzehir olduğunu hissettik. Eğer ölümü yazdıysak “Ölmeden önce ölmek” sırrına ermek için yazdık. Ruhumuz zincirlerinden azade olmak isterken, nefsimizin yani arzularımızın dünyaya meyl ettiğinin farkındaydık. Dünyaya hem evet hem hayır demenin handikabını yaşadık hatta yazdık… Çünkü yaşamak aynı zamanda düşmek demekti.

***

Bir keresinde “Başucuma, Akdeniz kokusuna bulanmış leylaklar dikilsin isterim” demişti… Şimdi anlıyorum ölümden bahsetmenin kolay ama kendisiyle yüzleşmenin bu kadar zor olduğunu. İbrahim Hakkı artık ebedi âlemde. Bize şiirlerini ve yokluğunu bıraktı, bir de yirmi dört yıllık dupduru bir hayat.

Ali Ayçil bir yazısında; “İnsan gençken, temiz bir cümle olarak ölür… Ve insan gençken temiz bir cümleyle âşık olur bir kadına!” demişti. İbrahim Hakkı’nın temizliğini ifade etmeye dilim yakışmıyor çünkü dilim ve kalbim temiz değil. Çünkü yaşamak bir tedirginlik olarak belirdi üzerimde ve yıllar kendini günah olarak buldu bende. Ama İbrahim Hakkı, tertemiz kaldı ve tertemiz olarak kanatlandı bu dünyadan tıpkı annesinin sütü gibi.

Sulhi Ceylan

 

(Yedi İklim Dergisi, Mayıs 2017, 326. sayı)

İbrahim Hakkı Öztürk’ün şiirleri

DİĞER YAZILAR

4 Yorum

  • Sanır.. , 04/12/2018

    Aradan zaman geçmiş ve ben Şûride’yle aynı düşünceleri, belki aynı duyguları paylaşan biri olarak okudum bu yazıyı. En garibi hissettiğim şeyin ne olduğunu bilmemem. Esasen annemin hiç düşünmeden çok şey anlamış olan o tavrına hep hayret ederdim. Sanki ben de bu yazıları okurken bir an düşünceden sıyrılıp başka bir yerlerde başka bir şekilde bir şeyler anlıyorum.

    Bununla birlikte övgüye lâyık olan elbette Allah. Hamd ona, tüm övgü ona.

    Çok ama çok teşekkürler…

  • Révi , 30/08/2017

    Sulhi Abi…

  • Şûride , 30/08/2017

    Sulhi Ceylan abinin yazılarında kendimi buluyorum.Ve ne zaman içimde bir sıkıntı varsa girip edebi fikirde herhangi bir yazı okuyorum ve her zaman kalbime iyi geliyor.Rabbim razı ola hepinizden

    • Çaylak Hekim , 31/08/2017

      Aynen katılıyorum.

Révi için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir