Dilin Kiri

“Kelimeler kirli olabilir mi ya da kelimeler neden kirlenir?” diye bir soruya muhatap olsaydım sanırım ilk cevabım kelimeler değil, kirli olan insandır der ve temizleme yolunun da gönülden geçtiğini söylerdim. Çünkü dil, gönlün dışavurumundan ibaret. Suçlu ise dil değil, dilin sahibi. O halde işe gönlü temizlemekle başlamalı. Biliyoruz ki, kavanozun dışına sadece içindeki sızar.

Her gün binlerce görüntüye muhatap oluyor, isteyerek ya da istemeyerek kendimizi çeşitli olayların içinde buluyoruz. Bazen özne, genelde ise bir nesne olarak hayatımızı devam ettiriyoruz. Sosyal medya denen ve binlerce malumatı hayatımıza boca eden bir sanal ağda yer almak da cabası. İşte bütün bunlar insanın kelimelerinin kirlenmesine sebep oluyor. Her görüntü ve olumsuz olay kalpte bir iz bırakıyor. Bu izler zamanla kalbimizi tek bir renge boyuyor: siyah. Bundan sonra ise dilimize kirli kelimelerin gelmesi işten bile değil. Kalbin rengi ne ise dil o renge bürünür ve bunun alternatifi de yoktur.

Edebiyat da, bu kirden azade değildir. Sonuçta her edebi eserin bir yazarı var ve bu yazar da gönül sahibidir. Gönlünü, kire ev yapan bir yazarın yazdığı metin de kirli hatta habis olur. Kirden beslenen bir yazarın yazdıkları da kire dairdir. Mesela dostluğu değil düşmanlığı, kardeşlik yerine ırkçılığı över, sevgi yerini nefreti işaret eder. Kendi zihninde büyüttüğü ve hakikat olduğuna inandığı davası için hakkı bâtıl olarak göstermekten geri durmadığı gibi, kendi gibi düşünmeyen insanları da hedef alan metinler kaleme alır. Silah gibi kullandığı kirli kelimeleri sevmediği kişilerin üzerine boca eder. İşte bu metinlerle beslenen okurların da bir zaman sonra diline kirli kelimeler pelesenk olur. Çünkü kalpleri kirlenmiştir.

Hayatımızın başında tertemiz bir hayat düşlüyoruz. Ama bu düş, genelde gerçekleşmiyor. Kişisel çıkarlar, korunması gereken dengeler derken yolumuzun üzerindeki bulanık sulara giriyor ve zamanla kirleniyoruz. Sorun şu ki insan kirlendi mi, hayatı da kirli görmeye başlıyor. Böylece hem kendini rahatlatıyor, yani vicdanının sesini kesiyor hem de hayatını devam ettirebiliyor. Öyle ki temiz kelimelerden rahatsız olmaya başlıyor. Geçmişini, çocukluğunu, o saf günleri hatırlıyor ve bir yerlerde yanlış yaptığı aklına geliyor. Bu yüzden etrafını kendi gibi düşünen ve kirli kelimelerle konuşan insanlarla çeviriyor. Böylece kendini güvende hissediyor, yarasını unutuyor. Buna bir tür kendini kandırma uğraşı ya da alışkanlıkların insanı ele geçirmesi diyebiliriz. Her hâlükârda olan insana oluyor. Değiştikçe sertleşiyor, sertleştikçe değişiyor. Ve dili de kirli kelimelerden haz alır hale geliyor. İnsandan hayvana doğru hubut başlıyor.

Harfler birer simge. Kelimeler de harflerden oluşan simge. Her kelime içinde bir anlam taşıyor. Ya da her kelimeye bir anlam yüklüyoruz. Çaresiz yükleniyorlar, çünkü elçiler. Bazen bu anlam kirli oluyor bazen temiz. Kelimeler, kendilerine yüklenen anlamları seçme hakkına sahip değil. Bu konuda edilgenler. Elçiye zeval olmaz. Etken (aktif) olan insan. İnsanın bu etkenlik sıfatı, kelimeleri kontrol etmeyi ve dilediğince kullanmayı sağlıyor.

Sözün özü bir elçi olan ve kendisine yüklenen manayı karşı tarafa iletmekle görevli kelimeler, bu görevleri sebebiyle suçsuz oldukları gibi iletişimi sağlamaları sebebiyle son derece önemli bir görevi de yerine getirmiş olurlar. Kalbin kirliliği dilin kirliliğine sebep olurken, bir zaman sonra dil de kalbin kirinin artmasını sağlar. Burada bir girdap söz konusudur. “Kalbini en iyi biçimde koruyan kimdir?” diye sorduklarında Zünnun Mısrî hazretleri “Diline en çok hâkim olandır” cevabını verir. Kalp gereksiz ve çok konuşmaktan ötürü gaflet ile dolar. Susmak ise tefekkür kapılarını açar. Aynı şekilde kirli yerlerde gezen ve kirli kişilerle arkadaşlık yapan kişilerin de kalbi kirlenir. Kalbi kirlenenin dilinden kir akar. Ve bir zaman sonra da kir, kir olarak görülmez!

 

Sulhi Ceylan

 

DİĞER YAZILAR

2 Yorum

  • anti- , 27/03/2024

    Yazıyı kir üzerine bina etmenize ne demeli? Övgü ya da yergi olması farketmeksizin merkeze kötüyü koymak da pek masum bir tercih olmasa gerek.
    -tıpkı konuşarak konuşarak ve yine konuşarak susmanın faziletinden bahsetmek gibi…

  • Ahmet Furkan , 26/03/2024

    Gönülden gönüle bir yol varsa eğer,
    kirlenen kalbimizi pak sinesinde arındıracak dostunun gönlüne girmeye değer.

    Selam olsun o temiz yüreğe girenlere,
    girebilme umuduyla yananlara…

    Kalemine, gönlüne sağlık ağabey

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir