İşbu “Ömür Az, Kitap Çok” sorgulama dosyası yazarlarımız tarafından okurlara hava atmak amacıyla hazırlanmıştır. Alt mesaj; biz çok okuyoruz, siz okumuyorsunuzdur. Dolayısıyla bu sorgulama yüksek oranda subliminal mesaj barındırmaktadır. Bu mesajı vermek istemeyen yazarlarımız sorgulamaya katılmamıştır.
İşte yazarlarımızın son bir ayda okuduğu kitaplar…
***
Mehmet Raşit Küçükkürtül:
knut hamsun’un rosa romanını okudum. daha evvel benoni’sini okumuştum. bu, onun devamıydı. hikâye, norveç’in sahil kasabası/köyü diyebileceğimiz bir yerde geçiyor iki romanda da. tercüme behçet necatigil’in, ikisi de iyi birer tercüme. köylülüğe, aşka, norveç’e dair birkaç şey öğrenebilirsiniz. bu knut hamsun’a niçin nobel verdiler hiç düşündünüz mü?
bir diğer kitap yahya kemal beyatlı’nın “eğil dağlar” isimli “istiklal harbi yazıları” alt başlıklı kitabı. bu kitabın düşündürdüğü, hissettirdiği birçok şey oldu bana. bu kitaptan hareketle yapmak istediğim birkaç iş de aklıma geldi, ya nâsip… “musahabe” türünün güzel bir örneği. nesir dilini geliştirememiş birçok yazar var. hatta bugün edebiyat dergilerinde şiirleri neşredilen insanların, iddialı olacak ama, herhalde yarısı doğru düzgün bir nesir yazamayacaktır. bu ahvaldekilerin, yahya kemâl’in “musahabelerini” okumalarının faydası olacaktır. gerçi üstad muharrem cezbe de âhir ömründe kitap çıkarmaya karar vermiş diye bir dedikodu var ama… benim okuduğum baskısı 1966 yılına ait birinci baskı. bilindiği gibi yahya kemal’in hayattayken hiçbir kitabı neşredilmemiştir. bu kitap, n. sami banarlı tarafından derlenip hazırlanmış. dönemin şartlarına göre kitabın kâğıdı, cildi, editöryal işçiliği gayet iyi. kaleme kâğıda düşkün biriyseniz, kitabı masanızın üzerine koyup bir müddet seyredebilirsiniz.
geçen ay boyunca hasan ejderha ağabey ile diriliş‘in 7. döneminden sezai karakoç’un hatıralarını okumaya devam ettik. fakirin elindeki 7. dönem ciltleri 4 adet, biz şu an 3. ciltteyiz. sezai karakoç’un bu hatıraları yeniden yazdığını birinden işittim, aslı var mıdır bilmiyorum. bu hâliyle, birkaç cilt tutarında hatıra var dergide kalan. hasan ağabeyle bir de hayatü’s sahabe okuyorduk fakat ramazan ayı girdikten bu yana, hayatü’s sahabe saatimiz ikimiz için de namüsait hâle geldi, inşallah sonbaharda tekrar döneceğiz. bir de, karınca adım tezkiretü’l-evliyâ ve riyâzü’s-sâlihîn okuyorum, bu ay iki esere de devam ettim. ayrıca bir arkadaşla üç dört kitaba birden birlikte okumaya başladık. bu ay başladığımız kitaplardan ali ulvi kurucu’nun hatıralarının 1. cildine ağırlık verdik, bu cilt bitmeye vardı. şifa‘ya ve ilmihâl okumaya da devam ettik ama bunlarda çok ilerleyemedik.
ömür az, kitap çok; dua edin okumalarımız bereketlensin.
Bahadır Dadak:
- Mürid ve Mürşit Hukuku – Mehmet Ildırar
- Henüz Vakit Varken Gülüm – Nazım Hikmet
- Eric Gryzmkowski – Sanat 101
Feyza Yapıcı:
*Şakir Kocabaş – İslam’da Bilginin Temelleri
Şakir Kocabaş’ın İslam’da Bilginin önemi/hayatiliği hakkındaki bu kitabının can alıcı giriş cümleleri şunlar olsa gerek: “Bir lisan içindeki kavramsal değişimlerin, bunun yansıttığı hayat tarzındaki değişikliklere paralel olarak seyrettiğini kabul edebiliriz. Araştırıcı ve öğrenen bir toplumdan öğrenmek ve düşünmek istemeyen bir toplum haline geçiş sürecinin, o toplumun kavram sistemindeki değişimlerde nasıl yansımasını bulduğu gerçekten araştırmaya değer bir konu.” Kavramsal değişimler zihin dünyamızı nasıl etkiliyordu?
*Yahya Kemal – Siyâsî Hikâyeler
N. Sami Banarlı’nın da işaret ettiği gibi manzûmelerinde ne kadar som bir şiiriyet toplamış ise, nesir ve hikâyelerinde o kadar sâde bir uslûp kullanmıştır. Osmanlı dönemi siyâsî hayatına dair meseleleri hikâyelerine konu eden Yahya Kemal kitap içerisindeki hikâyelerinden birini şöyle bitiriyor: “Siyasi hayat ülfetsiz olmaz. Ülfetlerin en şedidleri, hırslıları, belâlıları ise ancak bu hayatta olan ülfet yüzünden hâdiselere şahsî izzet-i nefis namına, fedâkârlık etmek zâten bir kahramanlıktır.”
*Mustafa Kutlu – Beyhude Ömrüm
Kutlu’nun bu uzun hikâyesinden bana kalan ise şu cümle oldu: “Bu şehir yerleri insana rahat döşeğinde bir ölümü bile çok görüyor.”
*Fatih M. Şeker – Osmanlı İslam Tasavvuru
Fatih Şeker, Osmanlı’nın İslam Tasavvuru’na evvela portreler üzerinden bakar: Gazâlî, Râzi, Taftâzâni, Cürcânî, İbn Haldun, İbn Arabî, Mevlânâ ve Yunus Emre. Bu isimlerin üzerinden Osmanlı dinî düşüncesi teşekkül eder iken Osmanlı’da birikimler tasfiye edilmez, tevârüs eder. Dolayısı ile Osmanlı İslam Tasavvuru’nun Şifâhî, Kitabî, Mistik boyutları incelenir iken meseleyi bu birikim ve tevârüs üzerinden anlamlandırmak gerekecektir.
*Sulhi Ceylan – Çıplaklık Giyinir Hakikat
Ceylan’ın insanı samimiyetle saran dizelerinden biri şu:
“Yüzümdeki bıçak hikâyesinden başlamalıyım
Yarasını arayan bıçaktan”
*Dostoyevski – Öteki
Kendi öteki’si ile başı dertte olan 9. derece memur Golyadkin’in istediği şey ise sadece kendi kendinden kaçmak değil tamamıyla yok olmaktı!
*Hasan Hanefi – Gelenek ve Yenilenme
Hanefi’nin temel önermesi ise şudur kanımca: “Mesele geleneğin tecdidi veya gelenek veya tecdid meselesi değildir. Zira başlangıç noktası, tecdid değil gelenektir.”
*Andre Gide – Chopin Üzerine Notlar
Gide için Chopin’in müziği; müziklerin en katışıksızıdır. Zira onun müziği, abartıdan nefret etmesine rağmen mükemmeli arar.
*Peyami Safa – Matmazel Noraliya’nın Koltuğu
Safa’nın kahramanı Ferid, buhranlarından kurtulabilmek için haykırıyordu Yahya Aziz’e: “Şimdi bütün bu kitapları beyninizde sıkınız ve bana, bir damla aydınlık süzünüz.” Aydınlığa giden yolda Matmazel Noraliya mı refik olacaktı Ferid’e? Belki.
Emin Oyar:
- Dil Belası – İmam Gazâli
- Mücahid Mürşidler – Davut Bayraklı
- Meydan Ortaya Çıktığında – Sezai Karakoç
- Efendimiz (s.a.v) Soruyor Ashap Cevaplıyor – Sıraceddin Önlüer
- Üstad-ı Hayat I-II – A. Ragıp Akyavaş
- Kültür Dünyamızdan Manzaralar – Dursun Gürlek
- Marifetler – Ursula K. le Guin
- Sesler – Ursula K. le Guin
Celal Kuru:
İsmine ve kapağına aldanarak aldığım kitapları saysak iki elin parmaklarını geçmez. Bunlardan biri de Simone de Beauvoir’in “Sessiz Bir Ölüm”ü. Kitapta, yazar annesinin geçirdiği küçük kazadan sonra ortaya çıkan ve bir trajediye dönen iç hastalıklarını, yavaş yavaş ölüme gidişini serin bir üslupla anlatmış. Kitap için sessiz sessiz ölüme giden bir annenin biyografisi ya da bir yüzleşme romanı da diyebiliriz.
İkinci okuduğum eser ise, İrfan Yalçın’ın “Cellat Ağlıyor” adlı öykü kitabı. Kitapta günümüz öykülerinin en büyük hastalıklarından biri olan mırıldanmalar yok. Tamamen şairâne bir dil ve müthiş betimlemeler var. Kendi hayatının koşuşturmacasından usananlara, başka hayatlara dâhil olmak ve iyi bir öykü kitabı okumak isteyenlere tavsiye edilebilir.
Bugünlerde okumakta olduğum eser ise, Filibeli Ahmed Hilmi’nin “A’mâk-ı Hayâl”i. Büyüyenay Ay Yayınları tarafından karşılaştırmalı tam metin olarak, ciltli ve özel bir kâğıtla neşredilen bu nadide eserin hakkı verilmiş açıkçası. Büyüyen Ay Yayınları’nı seviniz. Kitaplığınızda ayrı bir yer açınız. İstanbul’da ikâmet ediyorsanız Mustafa Kirenci Bey’i mekânında ziyaret edip içindeki kitap sevgisini, yüzünde bitmek bilmeyen heyecanından okuyabilirsiniz.
Elif Bayır:
Geçtiğimiz ay, okumayı sakin zamanlara ertelediğim iki kitaptan nihayet nasiplendim. İlki, Bir Kürt Sosyolojisi Denemesi: Kürdistan başlıklı Vahdettin İnce tarafından yazılmış ve Beyan Yayınları tarafından yayımlanmış kitaptı.
İkincisi, Sosyal Bilimlerin İslami Temelleri başlıklı Muhammed Kutub tarafından yazılmış, Beka Yayınları tarafından yayımlamış kitaptı. Özellikle benim gibi kendini bir garpzede olarak tanımlayan ve sosyal bilimler alanında çalışanlar için bir “Batının sosyal bilimleri asla.” deme kitabı diyebilirim kitap hakkında.
Samet Çıldan:
- Tezer Özlü – Ferit Edgü Mektuplaşmaları
- Zemheri Kuyusu – Metin Savaş
- Neden Yazıyorum – George Orwell
- Satranç – Stefan Zweig
- Dersimiz Edebiyat (Edebiyat Konuşmaları) – Mehmet Nuri Yardım
- Sıradışı Bir Ödül Töreni – Mustafa Kutlu
Sulhi Ceylan:
Elif Sofya’nın Dik Âla isimli şiir kitabını okudum. Sesi ve imgesi güçlü şiirleri var Elif Sofya’nın. Mesela; “Bir kıştan yürüyüp geldin / Gözlerin göğe kapalı kapı kanatları / Seni durduracağım / Dikeceğim kumaşımı gövdene bol.” Dik Âla şairin üçüncü şiir kitabı.
Bir diğer okuduğum kitap İhsan Şenocak’ın Kur’an-ı Kerîm Müdâfaası. Kitap için yerli oryantalizme reddiye diyebiliriz. Mustafa Öztürk başta olmak üzere Fazlurrahman, Hasan Hanefi, Nasr Ebu Zeyd gibi yazarların Kur’an hakkındaki görüşlerine cevaplar içeriyor kitap. Önemli…
Ekrem Demirli söyleşi ve konuşmalarını “İslam Düşüncesi Üzerine” başlıklı bir kitapta topladı. Ekrem Demirli deyince hemen aklımıza İbn Arabi hazretleri gelir. Çünkü kendisi İbn Arabi’nin dev eseri olan Fühuhat-ı Mekkiye’yi Türkçe’ye çevirmişti. Kitabın ilk bölümü konuşmalardan oluşuyor. Tasavvuf nedir, Hicri 6. asırda kurtarıcı aramak gerçekçi midir ve 13. asırda metafiziğin yeniden inşası gibi konular anlatılıyor. Kitabın ikinci bölümü ise çeşitli dergi ve gazetelerdeki röportajlardan oluşuyor. Ekrem Demirli iyi bir tasavvuf tarihi araştırıcısı. Müdanası yok. Yeri geldiğinde eleştirisini ortaya koyuyor. Okunmalı…
Ey Oğul risalesini duymayan yoktur sanırım. İmam Gazâlî, bir talebesinin ricası üzerine yazıyor bu küçük kitabı. Kitap öğütlerden müteşekkil. Mesela “yarın ölecek olsanız şu an ne yapardınız” sorusunun cevabını öğrenmek istiyorsanız bu risaleyi okumalısınız. Daha önceden iki kere okumuştum, dayanamadım bir daha okudum. Ayrıca yine İmam Gazâli’nin “El – Munkiz Mine’d-Dalal” isimli otobiyografisini okudum. İmam Gazâlî hazretleri bu kitapta buhranlarını ve çıkış yolunu anlatır. Necip Fazıl bu kitabı okuduktan sonra şeyhi Abdülhakim Arvâsi hazretlerine şöyle sorar: “İmâm-ı Gazâlî’nin buhranı mı daha büyüktü, benimki mi?” Abdülhakim Arvâsi hazretleri; “Seninki!” diye cevap verir. Bu da burada dursun.
3 Yorum