Aynalardan kirli kehanetler akıyor ruhumun vadilerine
Ümmi yalnızlığa esir düştüm
Ne kılıç çekiyor ne aman veriyor
Yüz kızartıcı bir suç gibi ezber ettim kasırga divanını
Güz tanrıları, bohçacı kadınlar gibi arşınlıyor sokakları
Itır yapraklarıyla bezediğim süt beyazı tahtımda
Keder, veliahdıdır pişmanlığımın
Rahlemde fıtratından okuduğum, bu devrin asılsız oluşudur
Kandillerine hülyalar doldurduğum mabedin eşiğindeyim
Kızgınım, kozasında mahsur kalmış ipek böcekleri gibi
Gürz bir sedayla vurulunca köslere
Dilimden dökülecek sözlerin mesuliyetini almayacağım
Yalan ve mürekkeptir aklımı başımdan alan
Burjuva ateşi yanan kutsal sulara ne zaman üflesem
Halk içinde, gözyaşlarımın nazlanmasını ne vakit sineye çeksem
Nal ile mıh arasında başka bir âlem olduğunu hatırlarım…
Muhammed Yusuf Aktekin
1 Yorum