satıyorum!
yok mu arttıran?
aydınlık sabahlarını kara kışların
hatırı kalan varsa, tanrı’nın ektiği tohumlarda
çiçek açtığı günlere sayalım
değerli hazirun, bunlar
nuh tufanından beri batmayan bir geminin malları
bakalım, heybemizde neler var?
sırtına saplanan bıçaklarda gelinliğini kurutan kadınlar
aynada en güzel halini yakalamadan
evden çıkamayan adamlar
mihrabı yıkılınca camiye dönen bir tövbekar
kıblesiz mescitlerin altın varaklı kubbeleri
altı pasa girince kendini yere atan mağduriyet
bir yerden tanıdık gelen yalancılar
birinci lot, baylar bayanlar
kreşte unutulmuş bir çocuk cesedi
üç yüz binle açıyorum
şarabi ceketli beyefendi
üç yüz elli bin verdi
dört yüz! dört yüz elli!
yok mu arttıran?
toplu bir mezar bulurum belki
buradan bakınca insanların yüzüne
nutku tutulan bir güneş görüyorum
ve ayrılık mektubunun pullarını taşıyan
bir posta güvercini
ben bu satırları okurken sevgilim
sen çok uzaklarda iki büklüm bir cenin
yalıyor olacaksın, yeni bir zarfın ıslak dudaklarını
yutmak zorunda kaldığın kelimeler
kavga anında bilincin belinden çıkardığı
tarihi bir samuray kılıcı
ikiye bölünmeden önce kalbim
kendime yetebiliyor olmanın arsız sevinciydim
kırmızı trençkotlu hanımefendiye merhaba
üç talakla boşayıp dünyayı, ceviz kırdı kocası
çevre gezegenlerin kalçalarında
satıyorum!
yok mu anlayan?
içeride patlayan mayınlardan
iki yüz elli binle açıyorum
annesiz büyüyen bir bomba imha uzmanı
monica belluci’nin yerine
tehlikeli sahnelerde oynadı
bir kadının çok güzel olması, bayım
felsefi bir problem olmalı
kıymetli başkanım, başkan yardımcılarım
ve güzide emekçileri, yavşak basınımızın
bunlar, eski bir ihaleden kalan demirbaşlar
has peygamberin devesini
kumlara batıran emaneti
vahye bağlı öğreti, isimli bir kapsülle
uzaya gönderen ilahiyat profesörleri
kin ve düşmanlığa tahrik suçundan
necip türk milletini
tutuksuz yargılanan gönül erleri
çinçin pavyonlarında vakfeye duran tebliğciler
kıt kanaat geçinen kanaat önderleri
putlarını kırdıkça yenisini peydahlayan matruşkalar
ve sevgilim, sürme çektiğin gözlerin
kabaran bir hesabı kapatır gibi
biraz ağır ilerliyordu
ama güzel bir filmdi
okuyan var mı aranızda? satıyorum!
beş okkalık buğday parasına
kim, ne yapsın hikmeti
genç kuşak şairlerimizden
yunus emre’nin dizeleri
ne eyyûb ile ne yakûb ile
taşlar ile çağırayım mevla’m seni!
Bahadır Dadak
II. Lot: Kutsal Cumartesi Ayini
III. Lot: Son Akşam Yemeği
4 Yorum