“hölderlin, hangi taş ezdi seni tadın böyle güzelleşmiş”*
bir filmde görmüştüm
yağmur ukulele çalıyordu
bir kitapta okumuştum
adorno’nun rüyasına gelmiş, hölderlin
mürver** flüt çalmış
bu orkestrayı peşime takıp
çıktım inceden deliliğe
bu gezegenin tüm tavukları
koltuğumun altında
kalabalık gidiyorum
bakırköy parkına
babası bir kez ölen de şairdi
iki kez ölen de
hem iki kere yetimi dünyanın
hem iki kat dul bir anne hölderlin’e
ve demek ki kader böyle
sürdürülebilir bir iyilik bulunsun o halde
çünkü bütünüyle bir iyiliği sürdürmek, ne zor
yüzlerce iyilikten
bir iyilik türü olarak hölderlin de
tam otuz altı yıl kendini mayalamış kulede
her istediği yapılan çocukla
hiçbir istemediği yapılan çocuk
ele ele tutuşup sarmaladılar dünyayı
bir kurtuluş arandı kötü oyunlarından
kimi çekti silahı
er oldu
kimi çekti derdini
del’ oldu
çok büyükler, başı taçlılar,
kibrinde henüz boğulmayanlar
göklerden esen bir yeli beklesinler taçlarına
çün kimi de çekti kendini
yel oldu..
ben de o eski mesutların ruhunu yabancılıyorum
biraz delilikle harman edildi ve idame edildi yaşam
sen ey, az öncenin masumu
gelecekte gömleği tersten giymeyeceğine
emin olma
ve kapıyı kilitlediğinde
herkesi dışarı kilitlememiş olacağına
şizofrenik amca
yerdeki konserveyi al demişti
yerde konserve yoktu.
gittim aldım yerden
hiç tereddütsüz
ben zaten hiç emin olmamıştım ki
komedya bu, maymundan gelmediysek de
vaktim yoklu oyalanma seansları
güvenli bölgede heyecan eylemek ve de
korku trenine binip korkmayınca ‘israf’ demek
nereye gidebilirsin başını almadan
bir deli başka bir deliye ‘gidelim’ derkenki heyecan
korkabilecek kadar veriyi aklında tutamayan
o balon balığı gibi sevin beni
babasından tokat yemeden rahat uyuyamayan çocuğun pembeyanaklı huzuru
gibi en yakın derdi benimseyen yeni bir dönemeçten
dönse hölderlin mürver flütüylen
beni görür orada
son derdimle dans ederken
Fatmanur Petek
*Şule Gürbüz
**holunder
5 Yorum