ve yaşamaktan uzaklaşınca gözlerim
bir kuru vakittir her şeyi sonlayan.
yüreğimde ur tabakası katli canilerin
ve savaşa giden bütün mermilerin
durdurulması gibi.
ve sevdadan uzaklaşınca gözlerim
bir kuru bayır, avlusu cenazelerin
açıldıkça açılan.
sokaklarda yazılan
balçık gibi.
umuya alınmayan o vakit
sürekli zorlayan
bir saman gibi
yanan.
ben zıpkınlar içinde mercek
içine bakarak çoğalan
bir mermi gibi kimseye yaklaşmayan.
ve yaşamaktan uzaklaşınca gözlerim
bir avludur kirli, evimin penceresi
uzaklaştıkça kendine yakın
yakınlaştıkça kendine uzak
umuya alınmayan o vakit geldiğinde
belki pazartesi, salaş bir orman.
ve yaşamaktan uzaklaşınca gözlerim
açık seçik harf midir dünyanın ortasında duran
anlamsızlığın kıyısında,
içerken buz gibi çayı
ah, evet benim dünyam bu kadardır
bir de sigara evet her şeye yakılan
bir de yazmaktır hayatımın ucunda
paslı bir çivi gibi çakılan.
sonra hep motora binerken
yollarında trakya’nın
hangi atmosferi olduğunu bilmem
bu kirli coğrafyanın
tabii bilmeden giderim her yere
bilmeden severim dünyayı
uyandığında zordur kaldırmak
her şeyi hiç olmamış gibi kabullenmek
en iyisi uyumaktır hayat boyunca
hem hiçbir şeyi anlamadan diline değmeden kelimeler
ah, sakın bana yaklaşma o zaman
çünkü anlamak isteyen o insanlar -beni-
o kadın o arkadaşlar
bütün hepsi benden ayrı satırlar
bir şiir gibi burada sonlanırken bu hayat
beni hiçbir zaman anlamazlar.
ben kendime yaşarım tabii anlamsız
bir şerit ihlalidir kavgam kavgam düzensiz
kim bilir hangi dünyanın ucundan koparken
bir de anlatmak bütün her şeyi
anlamadan yaşamak dünyayı
ne güzeldir belki de.
ve yaşamaktan uzaklaşınca gözlerim
bir ölümü beklerim bir de kendimi.