görürdüm,
göğü sancı tutardı güneşi doğurmadan evvel
uğultular iliştirirdi kulağıma
soğuk ve kan
acı ve irin
sanrıların azatlı müsterihi bendim
bir köşe başında ağlarken
içimizden dışımıza
doğuya ve batıya
kuzeye ve güneye taşırdığımız hüzne
ve aynı köşe başında ağlarken
soldan sağa
hayır, sağdan sola
dışımızdan içimize sarkan düşe
zalim buhranların gergefine takıldı dillerimiz
ki bizdik o ağacın altında
yerin ve göğün üzerine
hubel’le kıyamete değin cenge yemin edip
göğsümüzün baltalarını kaybeden
bizdik dilsiz yoksullukların hamisi
gündüzün dişlerini geceye geçirdiği âna şehadet edip
gözlerimizi dehlizlere teslim eden
görürdüm
ağızlarındaki salyalar çıldırırdı nefislerine bulanmadan evvel
çığlıklara çarpardı kulağım
kırılmış ve sarsılmış
tamamlanamamış ve telaffuzsuz
o tufandan kopmasını dileyen bendim
bir köşe başında ağlarken
ulu ve orta bir yere
düne ve bugüne
dönenceler arasına sıkıştırdığımız lisana
ve aynı köşe başında ağlarken
çadırlarda ve kamplarda
avm’lerde ve kafelerde
kalaşnikofun namlusundaki bebeğe
bitkin ve gücenik dünyaya takıldı öfkelerimiz
ki bizdik o kısrak çatlayana dek
iskenderiye ve dimyat’ın üzerine
britanya’nın kemiğini kırmaya yemin edip
göğsümüzün kayıp baltalarından medet uman
bizdik bunca yanılgı ve yenilgi içindeki gürültüde
ansızın, ânın ve sızının üzerine
boğazımıza dizilen cesetleri toprağa vermeye yemin edip
gözlerimizi dehlizlerden çıkarmaya çekinen
görürdüm
düşüncem ağrımadan evvel
hareketsiz, ruhsuz ve geberesiye sessiz
Gönül Sığırcı
1 Yorum