Rüya

bazen, kızgın bir mısra yanıldığımız tüm gün doğumları hangi mevsimdir bizi delik dağlarda uçsuz bucaksız uçurumlarda günahlara sorgusuzca ağırlayan ellerimizin

Dünya

bir devinimin ortasında ……………ağır aksak devirdim nice cidarı omuzlarıma yığılan kesif bir bulantı değil miydi dünya bir düğümün izdüşümünde ………….. sessiz

Megapolde Aranılan Kuyudur

geçmişin geçememişleri biriktiren yokuşunda -sancılar eteğinin uçlarında sallanırken ve darağacında başın- cellat ile sığınağı bir edip ölünen yerden dirilmek suretinin

bir körle görülmemiş hesaplar

görürdüm, göğü sancı tutardı güneşi doğurmadan evvel uğultular iliştirirdi kulağıma soğuk ve kan acı ve irin sanrıların azatlı müsterihi bendim

Hengâme

hasbelkader bir iltihabın veba etme ihtimalidir uzun cümleler kuramamalarından mütevellit kalemi katledişlerine cevaz arayışları iyelik eki getirebilecekleri bir metrekare bulunmazken

Sadrın İşgâli

iflah olmaz bir yorgunluk çöküyor üzerimize milyon kere ne gündüz, ne akşam, ne kuşluk apaçık, terk-i terk ede ede apaçık

Ahrete İntikâl Etti İnsaf

küçüklü büyüklü kıyametler kopuyor çocukların ölümüne yüzlerindeki firdevsin güzelliği kalıyor bilmem kaç tarafı kanla çevrili yeryüzüne kapılmış, yokuş yukarı akıp

Sûr Üflenmiş Sızılar

kopuyor irdelendiği yerden iki büklüm …………………………………… sadakat bağdaş kuruyor sûr üflenmiş sızılar Üsküdar iskelesinin tam olmasa da ortasına hiç’e çıkıyor